31 Aralık 2008 Çarşamba

...2009...



Şimdi ben içimden sözleri olmayan ama "tri la la la la"etrafında dolanan bir 2009 melodisi tutturdum..

İçimdeki ezgi kadar yumuşak, söze ne hacet dedirten, şefkatli değil ama şefkatli sevmeleri hatırlatan ve özlemekten bolca bahseden bir 2009 geliyor biliyorum..

Ben sevgili blog, her yılbaşında Kibritçi Kız için üzülen bir çocuktum..Gelir aklıma yapışır kalırdı..Çocuktum çocuk olmasına ama unutma becerim yoktu o yıllarda..Sonra annemin çabası yok sayılamazdı güzelleştirmek için..Çocuklar için asla yok sayılmayan güzel yılbaşı geceleri anımsıyorum kendi puslu fotoğraf albümümde yerini almış..En net olan da Antep fıstığı ve yaş pasta!!! İşte yılbaşı..

Sonra biraz büyüdükçe anlamlı olsun istedim yılbaşı.. Gezmeli ,tozmalı, eğlenmeli ve gülmeli olsun..Zaman zaman oldursam da genel olarak aaaa, bu yıl bitti diye çokça heyecan duyamadım nedense..Sonra elim çok zor alıştı yeni tarihi atmaya, hep bir durdum..Sene kaç...

Şimdilerde ise..Yılbaşı diye değil, bahane bulduk diye çok şenlikli olsun istiyorum..Her fırsatı bahaneye dönüştürmek; Rüzgar da şenlikli olsun, şenlikleri sevsin diye yılbaşı bahane olsun istiyorum..

Bu sene uyuyarak girecek oğlum yeni yıla..Farkında da olmayacak onun için dilediğim güzelliklerin…Ben yine de kulağına fısıldayacağım güzel bir yeni yıl masalı..

Sonra da dilek listemi ezber edeceğim sessizce..Rüzgar için sağlık ve eğlence, bizler için bolluk ve gülmece, dünyamız için ise akıl ve sağduyu dileyeceğim!!!

Umuyorum ki ben bu sene oğlumla çok eğleneceğim..

21 Aralık 2008 Pazar

ben bu cümleleri sevmiyorum..


ooo, daha bu ne ki, asıl yürümeye başlayınca bir dakika bile oturmayacaksın..
evet tahmin ediyorum ki oturmayacağım, oturmak çok da derdim değil..zaten aklı başında insan bir bebeği olsun istediğinde önce düşünür "hazır mıyım, bu sonu olmayan bir koşuşturmaca..." diye, cevap evetse, gelir bir melek, konar ömrünün en güzel yerine.. yok eğer aklı başında değil başka yerlerde geziniyorsa kişinin, oturur da kalkar da..çok da umrunda olmaz gene bu durum..

amaaan, biz de çocuk büyüttük, hiç de böyle şeylere dikkat etmedik...
ben ediyorum ama ne yapacağız? sen çocuk büyütürken muhtemelen şu anda benim sana isyan ettiğim gibi sen de isyan ediyordun aile büyüklerine, ama toplumsal değer yargılarımız ve normlarımız sana susmanı buyuruyorlardı, bana ise konuşma izni var azıcık kendimden sebep..

aaaa, bu çocuk kucağa alışmış, yandınız siz...
hayır efendim yanmadık, süper güzel yapıyoruz ve de istiyoruz kucağa alışmasını..ben görmedim ki yürümeye koşmaya başladıktan sonra uyku ve şefkat talepleri dışında ebeveynlerine yapışan çocuk..ki o kadarını çoluk çocuğa karıştım ben de yapıyorum.. iyi ki kucaklıyoruz oğlumuzu her fırsatta..o da diyor ki;
"-oh ne mutluluk, annem ve babam her ihtiyacım olduğunda buradalar.."
"-aaa iyi ki beni kucaklarına aldılar, yattığım yerden ne kadar keşfedebilirim ki bu nasıl bir dünya.."
"-offf çok sıkılmıştım yatmaktan.."

biz mama veriyoruz,siz?!?
Iraz: "-Biz vermiyoruz, siz niye veriyorsunuz? "
Kişi: "-Doymaz diye"
Iraz: "-Niye doymasın ki?"
Kişi: "-Bilmem, annem dedi"
Iraz: "-?!?"
Kişi: " Sizinki doyuyor mu?"
Iraz: "-Doymasa ağlar hem de yetersiz kilo alır"
Kişi: "Maşallah, sütün yarıyor demek ki"
Iraz: "-?!?"
Kişi: "-Ehem, kehem, kem, küm, öhö, bödö"
Iraz: "-Şey, doktora sordunuz mu, hani yetiyorsa sütün vermeseniz boşuna, almasa gereksiz kilo,hem anne sütü onun ihtiyaç duyduğu herşeyi barındırıyor içinde fazlasıyla?"
Kişi: "-Sorduk sorduk, siz bilirsiniz dedi"
Iraz: "-?!?,tamam o zaman..."

Ay hıçkırık tutmuş bunu, getir bakıyım bir limon..
şimdi her şeyden önce ben seni bilirkişi tayin etmedim ki, getir bakiyim ordan bir karpuz diyebiliyor musun benim evimde, hayır..o zaman limonu da bu kadar rahat isteme..sonra..çocuk yetiştirmiş olman benden daha yetkin kılmaz ki seni..çocuk benim..oradan bir limon gelecekse bu çocuk için benim istemem lazım..beni hıçkırık tutuğunda limon sıkmıyorum ki ağzıma, hele de biri bunu ben istemeden yapsa fena olur sonu..neden bebeğime yapayım ki..sütten başka birşeyle beslememek en temel gayretimken o kadar ekşi bir sıvıyı bilerek isteyerek nasıl akıtırım ağzına..sen bilmesen de ben biliyorum ki emzirince geçiyor..

16 Aralık 2008 Salı

Rüzgar 5 aylık...


tarih : 16.12.2008
yaş : 5 ay
kilo : 8570 gr
boy : 67.5 cm
baş ç: 44 cm

Rüzgar 5 aylık...çok büyüdü sanki..bende her ayki gibi bir heyecan bir heyecan!!!

büyüdükçe sorular azalıyor galiba..ya da ek gıda ve -umarım hiç olmaz ama- hastalıklar başlayana kadar bu böyle gidecek sanırım..

3 sorum vardı sorulacak..
1. burnunda et mi var, şu gördüğümüz ne?
2. sağ gözünün altında minik hava kabarcığı gibi birşeyler var, bunlar ne?
3. kilo alımı nasıl, ki bu soru değil sanırım, rutininde var kontrolün.

cevaplar:
1. doktor der ki; bu burnun doğal yapısı, et değil, büyüdükçe sen orasına burasına nispeten az bakıp varlığına alışacaksın oğlunun, o zaman takılmayacaksın..bu arada ben geniz etinden şüphelenmemiştim, sadece içi etli görünmüştü gözümüze, geniz eti de zaten öyle bakılınca görülen bişi değil, ek bilgi..
2. evet, hafif allerjik birşey bu ama kortizonlu bir krem yazmak istemiyor doktorumuz, gözün hemen altı olduğu için kaşırken gözüne girebilirmiş elinden,vs. gerek yok, bekliyoruz kendiliğinden geçecek.
3.sadece 590 gram almış. ek gıdaya başlamamak için 600 gr yeterli, 10 gr eksiğiyle anne sütüne devam kararı aldık. zaten artık eskisi kadar hızlı büyümesini beklemiyoruz..boyu da iyi gayet..gene biraz önden seyrediyor gelişimi..ek gıda meselesine gelince..istersen meyve suyu verebilirsin dedi ama ben "hımmm,ilk 6 ay yalnızca anne sütü tamam mı" diyenlerden olduğum için, Rüzgar' ı 1 ay daha lıkır, cok cok ve de ohhh tadında bir hayat bekliyor..ama heyecanlanıyorum ve de mama sandalyesi arıyorum!!!

neler yapar bu aralar peki..

dün itibariyle eliyle beni, babasını ve ne bulursa onu (dokunmanın ötesinde) avuçlamaya çalıştı!!!evet, sanırım bilinçli tutmalar ve tadına bakmalar (!) yeni yeni başlıyor..şuursuzca tutuyordu ama artık bilinçli olacak bu gibi geliyor bana..

destekli oturma..
çok şeker yahu..ama destek ler kalktığı anda elleri ayaklarına gidiyor gayet bilinçsiz ve de 2 büklüm oluyor bir süre sonra..fakat kikir kikir..çok şeker çookk..

günde 1 kere kaka yapma..hemen hemen..eee "4-5 günde bir" den sonra bize pek bir keyif veriyor bu durum..

sırt üstü uzanırken oynayarak ayaklarını tutmaya başladı..

yarım dönüyor, tekrar düzelebiliyor yardımsız..

sonra baby einstein izliyor oğlum..doğru mu emin değilim ama olumsuz birşey okumadım şimdiye kadar..zaten maksimum 15 dakika, ama o nasıl dikkatli bir izlemedir öyle..sanki haberleri izliyor ve biri birşey dese "1 sn, çok önemli birşey izliyorum" diyecek kadar hani..

uykusu gelince eeeeeeeee,uuuuuu,buuuuuu,aaaaaahhhhhhhh demeler ve de bazen ninniye eşlik etmeler..

çok tükürüyor çoookkk..

bir de işaret parmağıyla ağzını keşfediyor yahu..diş mi, değil henüz..ama kaşınıyor belki de diş etleri..

etkinlikler:
  • oyun halısında gittikçe uzayan zamanlar..
  • fış fış kayıkçı oynamalar..
  • koklamalar daha doğrusu koklatmalar..5 duyu çalışmalı..
  • farklı dokulara dokunmalar..(montessori metoduyla ilgili bir kitap okuyorum.oradan öğrendiği sürpriz sepetini hazırlamaya başladı annesi ona)
  • ceviz adam şik şak şok, ağız, burun, karın ,saç gösterilerek..bence hiçbir şey anlamıyor, ama yavaş yavaş..
şarkı, türkü işte..


ne diyelim, o mutlu biz mutlu..

12 Aralık 2008 Cuma

"biz" 5 yaşındayız...


"biz" olmak güzel şey..hatta bence lüks..ve de benim hayattaki en büyük lüksüm..

"kocam" an turgutumla biz olma halimizin üzerinden bugün itibariyle tam "5" yıl geçti..

neler sığdı neler bu beş yıla..

3 ev taşıma ki amelelik diz boyuydu her birinde..turgut her birinde ruhunun sevgi dolu elektrikçi, sabır taşı su tesisatçısı,hayal gücü sonsuz boyacı, yaratıcı iç mimar yanlarını konuşturdu da konuşturdu..ben de dinledim ha dinledim onun güzel ruhunu, az bulunduğundan emin olduğum muhteşem kalbine her seferinde hayran oldum..burda kendimi de takdir ediyorum ki hiç unutmadım ona hayran olmayı, esirgemedim hiçbir övgüyü "eş"imden..

1 şehir değiştirme..ki en büyük sınavı verdik/ veriyoruz beraber..bence kimse "özlemek" le sınanmasın..hele de istanbul'u özlemekle hiç sınanmasın..bize soğuk terler döktüren bir sınav bu..ve bana bir kere daha "çok şükür ki sen varsın" dedirten bir sınav bu..

1 nikah..geç kaldığımız, benim gözlerim vampir gibi oldu diye yol boyu ağlayıp sonra da saatlerce gülümsemekten yüzümün ağrıdığı..eveeeeeeet diye görgüsüzce bağırdığım ve de sonrasında hayatımızda hiçbirşey değiştirmeyen bir nikah..bunu çok önemsiyorum, hiçbir şeyin değişmemiş olmasını..çünkü "imza" hiçbirşeydir, "biz" herşey..

1 düğün..Kayhan Abi ve Park Mühendishane/ Mimoza..İmzadan önce uzun tango/ latin gecelerinde Süleyman la fıkralaşma, atıştırma.. el ele tutuşma, aşık olma, bir daha aşık olma, ara sıra da sarhoş olma, 2003- 2005 arasında her cuma/cumartesi bunu yapma..sonra da gidip orada düğün yapma!!!

bolca yağda yumurta ve kahvaltı..beraber hazırlamak, delice yemek..adanalı olmaya ve burada yaşamaya inat kaçak çay sevmemek..beraber sevmemek..

güzel, kısa, değişik ve heyecanlı tatiller..400 yıllık rum evinde balayımsı ve beraber Gümüşlük' ü sevmek ama Bodrum'u sevmemek..

sonra Rüzgar'ımız..ilk ayında 2 saat uyudu diye sevinmeler.. gaz çıkardı diye çığlık atmalar.. tükürdü diye kahkahalar.. büyüyecek diye ağlamalar..her anında beraber olmalar..anne olmalar, baba olmalar..çoğalmalar..

evet..biz olmalar..

ne kadar zenginim..