31 Ekim 2009 Cumartesi

Duruyorum..



Şimdi yazacaklarımın Rüzgar' la alakası yok, yıllar sonra bunları okursa bu ne der mi..Bence demez, dertli halleri olur model aldıklarından sebep illaki..

Şöyle ki;

Öğrenciliğimdeki gibi, benzin kokusunu niyeyse mutlulukla içime çektiğim mola yerlerinde çalan yedi karanfil albümlerinden içimin bulanması ve sabaha kadar uyumadan bir kitap bitirmek gibi.

Gibiyim..

Kaynağını bilemediğim ama sezgisel olarak varlığını kabullendiğim, öylece gelip karnıma oturmuş bir özlemle duruyorum.

Duruyorum..

İstanbul da bazen paltom bir gecede pis kokardı, hava kirliliğinden. O kokuyu özledim.

Bu gece havam kirli. İstanbul ve de..

27 Ekim 2009 Salı

Şahmeran...



Babam Şahmeran yapıyor bir süredir, artık satıyor hatta..Tarsusluyum ben, Şahmeran içine işlemiş ya Tarsusluların, yılanlardan utanırım ben de işte..

Budur:


Günümüzden binlerce yıl önce, bugünkü Tarsus şehri civarlarında yedi kat yerin dibindeki mağaralarda yaşayan yılanlar varmış.. Meran adı verilen bu yılanlar, çok akıllı ve iyi yüreklilermiş..Arkadaşlığa, dostluğa, sevgiye büyük önem vererek, barış içinde mutlu bir hayat sürerlermiş..Meranların başında Şahmeran denilen eceleri varmış..Genç ve güzel bir kadın olan Şahmeran hiç yaşlanmaz, öldüğü zamanda ruhu kızının vücuduna geçermiş..

Geçmişten günümüze kadar gelen bu efsaneye göre Şahmeran'la karşılaşan kişi Camsab imiş..Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab, evinin geçimini arkadaşları ile odun satarak sağlarmış..Bir gün arkadaşları ile birlikte bir kuyu dolusu bal bulan Camsab, arkadaşlarının açgözlülüğü yüzünden kuyunun içindeki bal bitince kuyuda bırakılmış..Terk edilen genç cebindeki çakıyı kullanarak burada gördüğü bir deliği genişletmiş ve daha büyük bir yere geçmiş..Uyandığında etrafının yılan ve ejderhalarla dolu olduğunu görmüş..Yarı insan yarı yılan olan Şahmeran yanına gelmiş,onu zoraki olarak misafir etmiş bir süre ülkesinde..Sonunda Camsab'ın yalvarmalarına dayanamamış ve onu kuyudan çıkarmış Şahmeran..Gençten ömrü boyunca asla yerini söylemeyeceğine dair söz almış Şahmeran,bir de hamama gitmemesini tembihlemiş, hamama giderse vücudunun yılan derisine dönüşeceğini ve böylece Şahmeran' ı gördüğünün anlaşılacağını tembihlemiş iyice..Yeterli miktarda dünyalık vermiş Camsab' a ve kuyudan çıkarmış..

Köyüne dönen Camsab, ülkesinin hasta hükümdarının iyileşebilmesi için Şahmeran'ın etini yemesi gerektiğini duymuş ama ses çıkarmamış..Oysa padişahın askerleri herkesi teker teker hamama götürmeye başlamışlar..Camsab uzunca bir süre kaçsa da en sonunda o da hamama götürülmüş..Ve hemen yılan derisi kaplamış tüm vücudunu..Padişah Camsab'ı huzuruna çağırarak Şahmeran'ın yerini göstermesini istemiş.. Fakat Camsab bir türlü Şahmeran'ın yerini söylememiş.. Kendisine altınlar ve vezirlik ünvanı verileceğini duyan Camsab Şahmeran'ın yerini vezire göstermiş sonunda.. Vezir bazı sihirli kelimeleri söyleyerek Şahmeran'ı altın bir tepsi içinde kuyunun dışına çıkarmış.. Vezir'in adamları hamamda Şahmeran'ı öldürmüşler..Üç parça halinde padişaha sunmuşlar etini..Hükümdar sağlığına kavuşmuş..

Efsane o ki, yılanlar bilmemektedirler Şahmeran'ın öldüğünü, insanoğluna olan sadakati ve iyi niyetine karşılık gördüğü ihaneti..Öğrendiklerinde ise alacaklardır ecelerinin intikamını..

20 Ekim 2009 Salı

Hızlıca




Rüzgar için yavaş yavaş terrible two dedi doktor abi, amcası & ailesi bizde, çok gezip çok yiyoruz, bunları yazdığım kadar hızlı geçiyor zaman..

15 Ekim 2009 Perşembe

Buyrun Ödül Törenime..




Hande beni ödüllendirdi..Rüzgarcığıma teşekkür ederim emeğinden, varlığından ve blog sebebim olmasından dolayı..Ödül törenimi de yapıverdim şuracıkta..Gelelim ödül gereği kendimle ilgili 7 ilginç şeyden bahsetme kısmına..

1) Süper seksenler kızı dansı yapıyorum. Şöyle ki , 80 doğumluyum, ergenlik yıllarımda okul kermesi falan olurdu, bir de diskosu..Garip garip figürler yapardık, adı da dans!!Arada canımız sıkılınca ben dans ederim evde, çok güleriz ailecek, Rüzgar da zıplar falan, hatta kocacım bana Harun Kolçak tan "Gir Kanıma" isimli nostaljik klibi hediye etti 2 gün önce, parti var bizde bu aralar, buyrun gelin..

2) Çok kokluyorum..Sarılırken kokluyorum, çamaşır kokluyorum, tabak kokluyorum, masa kokluyorum, insanların isimlerini değil ama kokularını mutlaka anımsıyorum..

3) Bütün çoraplarımın ayak baş parmaklarının denk geldiği yer delinir :(( Tırnaklarım hep kısadır ama oralar hep delinir. Çorap yamadığım zaman gariban bir ruh haline bürünsem de haftada 1 yeni çorap almak mantık dışı ve ben çoraplarımı seviyorum..Durum böyle olunca alıp iğne ipliği dikiyorum.

4) Bir yerde yemek yemeğe gidince öncesinde çatal, kaşık ve bıçakları silmek istiyorum..Ama mekan sahiplerine ve çalışanlarına ayıp edermişim gibi geldiğinden kimsenin bakıp bakmadığını kontrol edip hızlıca masanın altında siliyorum..Yüzümdeki o ifadeyi görse birisi der ki "ahanda şimdi atacak hepsini çantaya"..

5) Kurşun kalem kullanmıyorum. Kurşun kalemi çok nostaljik ve romantik buluyorum ama yazdıklarımın silinmesinden delice korkuyorum. Pisikolok obsesif mi ne?!?

6) Parantezden hiç hoşlanmıyorum. -> ) Bu yani..Ergenlik yıllarımda hiçbirşey parantez içinde aktarılacak kadar kıymetsiz değildir demişti bana içsesim, o gün bu gündür hoşlanmıyorum kendisinden. Kullanmamaya gayret ediyorum.

7) Ayakkabısını sevmediğim insanları sevemezmişim gibi geliyor, bir de dilbilgisi kuralları takıntım var..

Aaa, deli miyim ne ?!?

Şimdi ben de 3 kişiyi ödüllendiriyorum.

1) Sedefciğim söz sende!!!
2) Bebeğine süper şeyler alan güzel insan, paylaşımcı anne elim sende!!!
3) özgür Anne, daha da tanışalım :))

Şimdi benim ödüllendirdiklerim de böyle 7 madde sıralayıp 3 kişiyi ödüllendireceklermiş, öyle bir akış imiş bu..Bence isterseniz yapın, istemezseniz de öyle durun, yazmayın bile, kasmayın ,sıkılmayın, ben eğlendim ama, demedi demeyin..

Sevgiler..

10 Ekim 2009 Cumartesi

Bence..



Bence Rüzgar düşüp canı yandığı için ağladığında engellenmemeli, ağlamalı yani..Dikkatini başka birşeye çekip susturmaktansa; varsa bir acısı salya sümük ağlayabilen bir insan olmalı..Ağlamaya başladığında sarılıp "biliyorum acıdı" diyorum sadece, susuyor, uzatmıyor..



Bence bizim alt komşunun torununa daha fazla silah alınmamalı, Rüzgar onun silahla oynadığını görüp taklit etmemeli,mümkünse oyuncak silahlar topluca imha edilmeli..Hemen başka birşeyle oyalayıp sevdiği bir oyuncak haline gelmesini engellemeye çalışıyorum..




Bence Rüzgar ve tüm minik canlarla onların göz hizasına inip konuşulmalı, hele de kritik bir mevzuyu halletmeye çalışıyorsak, yapmasını doğru bulmadığımız birşey için sınır koyuyorsak mesela.."Eşitiz bak, aynı yerden bakıyoruz bu duruma ama ben sana katılmıyorum" mesajı hani..



Bence artık yürüyebilen Rüzgar ve diğer çocuklar mütemadiyen pusette taşınmamalı, zaman kaygısının minimum olduğu hallerde sokaklarda amaçsızca ve sebepsizce gezinmeli..Bazen bir karınca bazen de bir sokak kedisi delice sevilmeli, mahalle esnafına el sallamak suretiyle selam verilmeli..



Bence anne ya da baba işe giderken "Ben gidiyorum Rüzgar ama saat x de döneceğim" demeli, artık herşeyi anlayan Rüzgar evde anne ya da baba aramamalı, aman ağlamasın yeter ki diye kaçarak evden çıkmamalı, işe gitmek hayatın bir parçasıysa buna şahit olmasını sağlayarak süreci hızlandırmalı..



Bence herşeyi anlayan ama konuşarak kendini yeterince ifade edemeyen Rüzgar sinir sahibi olmasın diye ne demeye çalıştığı mutlaka anlaşılmalı, beden dili çok önemsenmeli, işaret ederek "buuu" dediği herşeye dokunması ve keşfetmesi için imkan sağlanmalı..



Bence bizim yaptığımız herşeyi yapmak konusunda obsesif haller sergileyen oğlum Rüzgar' a diş fırçası aldığı için anne tebrik edilmeli, banyoda lavabo seviyesine gelerek elini yıkamasını sağlayan basamak için de ayrı bir tebrik lütfen..



Bence benim oğlum,Rüzgar' ım, gezgin kedim, ballı böceğim biraz daha yavaş büyümeli..

4 Ekim 2009 Pazar

bir, iki, üç, dört, beş.



1) Rüzgar herşeyi ama herşeyi balkondan aşağı atmaya başladı. Mandal, t shirt, şort, kaşık, oyuncaklarının hemen hepsi, ve de taşıyabileceği herşey. 2. katta oturuyoruz. Alt komşumuz, atma hizasına gelen alt komşumuz, 3 yaşındaki torununa bakıyor. Sabır ve anlayış buradan geliyor, Rüzgar' ı tabiki çok seviyorlar, tabiki ben de çok seviyorum, ama "atma Rüzgar" deyince getirip bana veren bebeğimi istiyorum, mümkün mü??? Cevabı biliyorum. Büyüyor. Kendini yaşama derdinde. Sınırlarını genişletiyor ve nereye kadar genişleyebildiğini anlamaya çalışıyor. "Hayır,atma,vs." dememem lazım. Güzel, başarıyorum dememeyi,atacağını anladığım anda dikkatini dağıtarak balkondan uzaklaştırıyorum. Ama yoruluyorum.

2) Rüzgar sokakta gördüğü bütün motorsikletlerin tepesine çıkmak istiyor. Babası ile gezmelerde problem yok, ama ben biraz kötü hissediyorum kendimi, motorsikletin sahibini tahmin etmek için sağa sola bakıp, ya kusura bakmazsınız değil mi, çocuk binmek istiyor da falan derken.Her zaman bindirmiyorum, sıklıkla dikkatini dağıtıyorum, ama bazen de eğlensin istiyorum. Yoruluyorum.

3) Rüzgar evde açabileceği her yeri açıp içindeki herşeyi çıkarıp sıkılıncaya kadar elinde taşıyıp, sıkılınca da oracıkta bırakıyor. Örnek: mutfakta çorap, odasında cezve, banyoda tabak. Hadi beraber yerine koyalım vs. Yoruluyorum.

4) Rüzgar' ın dolabı açıp içinden kıyafetleri seçebileceği ebatlarda, Monressori + annelik felsefemden ötürü bize en az ihtiyaç duyacağı şekilde dizayn edilmiş bir oda ve ev. Sonuç: Günün her saati dolabındaki herşeyi salona taşıyan bir Rüzgar, hadi geri götürelim diyen bir anne. Yoruluyorum.

5) Rüzgar' da çiş kaka ile ilgili farkındalık gelişsin, 2 yaşına gelince pat diye "hadi artık altına yapma bakiiim" demek yanlış diyerek olay esnasında bize eşlik etmesine izin verip, çiş kaka diye de bir işitsel bilinç oluşturuyoruz. Tesadüf mü bilmiyorum ama son günlerde ne zaman "çişş" dese kakalı oluyor, ve evet herşeye "çişş" diyor. Buraya kadar güzel, ama şimdi bir de klozete "sadece" çiş ve kaka yapılıp "by bye" dendiğini öğretmek gerekiyor. Tuvalet kağıdı, çorap, vs. atıp bay bay denmeyeceğini ve de.Yoruluyorum.