Ben hep dedim ki etrafımdaki herkese "sakin, sakin..."
Ani çıkışlar ve yüksek perdeden uyarılar otuzumdan gün aldığım şu sene içinde bile hızımı keser benim, oğlumun nasıl kesmesin..Oysa hiç kesilmesin hızı, böyle akıp geçsin yıllar, herşeyi bu derece şehvetli bir merakla araştırsın istiyorum ben..
Hem yıllar sonra bir takım mistikler "bir bebeğin saflığı ve doyurulamayan öğrenme arzusu" na ulaşmak için Hindistan' a gidip aç kalmıyor mu..Hazır evde varken bir adet guru, biz onu izleyip sil baştan yapsak hayat bilgimizi dedim hep..
Ta ki oğlum bir yaralı böcüğe dönene kadar..Şöyle ki, burunda bir sıyrık, sağ gözün altında bir morluk, yanakta 3 sıyrık, sağ elin orta parmağında kan oturmuş bir bölge, sol elin işaret parmağında su toplamış bir bölge..Nasılım..Nasıl bakamamışsın sen bu çocuğa mı diyorsunuz..Pek tabi bakıyorum, üstelik adanmış bir şekilde bakıyorum, çalıştığım günler başka hiçbir şey yapmamacasına bakıyorum,çalışmadığım günler en basit işin bile dakikalar hatta bazen saatler almasına aldırmadan herşeye ortak ederek bakıyorum, evimi temizlememeyi, arkadaşlarımla buluşamamayı, bir kitabı 1 ayda bitirememeyi dert etmeyerek bakıyorum..Yani her anne gibi, ne az ne de fazla..Ama işte bahsettiğim merak duygusunu öldürmekten korkarak bakıyorum, engeller koymuyorum, sınırlar çizmiyorum kendi evinde, her deliğe girmesine izin veriyorum özetle..
Ama biraz zorlanıyor bu ara Rüzgar, biz de üzülüyoruz haliyle..Şöyle ki..

Vak' a 1:
İkea' dan basamaklar geldi demiştim ya..Pek de güzel oldu.."Sıcaaak, sıcaaak" diye bağıra bağıra basamağın üstünde yardım ediyordu bana yemek pişirirken..Pek mesut idik..Birgün ben tencereyi aldım ve tezgaha koydum, "ellerine sağlık oğlum" dediğim esnada Rüzgar ocağı "elledi"..Hani şu üstündeki en çok ısınan demir var ya, onu işte..Tencerenin ve içindeki yemeğin sıcak olduğunu bilen Rüzgar onun sıcak olduğunu nereden bilsindi..Yaşadı ve öğrendi..Yaşamadan da öğrenebilir miydi..Pek tabii..Kendime kızdım mı..Hem de nasıl..Rüzgar ağladı mı..Azıcık..Hemen yanımızda musluk olduğu için erken müdahele ile toparladık..Sonuç..Yemek yaparken basamağı istemiyor..Kucağımda yardımcı (!) oluyor..Pek fena yani..Kısa süreceğinden eminim..

Vak' a 2:
Yılbaşından bir önceki hafta bebekli& çocuklu yılbaşı partisi vardı bizde, oyun grubu çocuklarım falan, deli kalabalık gelmeden önceki son hazırlıkları yapıyordum. O esnada banyodaki basamağında babasına yardım eden sevgili oğlum babasının havluya uzandığı anda ona yardım etme derdinden kayıp başını duşakabine ve yarım takla atıp burnunu basamağın kenarına çarpmış!!!Sonuç..Burunda sıyrık..Babasına kızdım mı..Hayır, kıyamam..Rüzgar ağladı mı..Ben kucağıma alınca sustu hemen..Başka bir sonuç var mı..Hayır..Banyodaki basamağın tepesinde bütün bir gün dişlerini fırçalayıp saçlarını tarayabilir..

Vak' a 3:
Bilmiyoruz..Bir baktık ki sağ elin orta parmağında kan oturmuş bir bölge var..Rüzgar ne oldu parmağına diyorum "çappııı" diyor, çarptım demek..Anlamadık..Ağlamadı her ne olduysa..Sonuç yok..Devam..

Vak'a 4:
Çok sevdiği ev yapımı aktivite materyalleri var. Salondaki rafında dururlar, isteyince alır getirir, sıkça tekrarladığımız bir aktivite. Derken bir gün mutfağa onlardan içinde sarı ve kırmızı çubuklar olanlarıyla geldi.Ama birisi kırık!!! Elinde bir bölge hafif sıyrılmış ve kanlı. Tabiki korktuk ve sakince aldık elinden anlatarak. Muhtemelen birbirine vurmaya ve ses çıkarmaya karar verdi ve kırdı birini..Sonuç yok..Kırdı işte..

Vak' a 5:
Geçenlerde sofradayız, doyduğunda yaptığı gibi "bittiii" diye bağırdı..Sonra "indirr" demeye başladı. "Tamam, hemen.." dedik kiii...Kendi yere kaykılarak indi, pardon düştü. Hiçbirşey olmadı çok korktu. Ders falan da almadı, doyduğu andan itibaren sabrı yok beklemeye hala..Sevgili ürün tasarımcıları, bedensel yeterlilik kazanmaya başladıkları anda her işlerini kendileri görmek istiyor bu çocuklar, neden anlayıp bu duruma uygun ürünler tasarlamıyorsunuz???Keşke şu sandalyelerden olsaydı bizde de, tasarımcısına kucak dolusu sevgiler, Türkiye de de satışı olsaymış ne güzel olurmuş..

Vak' a 6:
Bu en korkutucusu..Yılbaşı gecesi ben Rüzgar' ın yatma öncesi son hazırlıklarını yapmak için odasındayım, o babası ile salonda..Bir çığlık- babadan-, bir feryat -Rüzgar' dan-..Meğersem bizim evin holü ne kadar uzunmuş, antre koş koş bitmezmiş, nasıl zor ulaştım salona ve nasıl korktum..Önce Turgut' a baktım, feci bir korku ifadesi yüzünde..Rüzgar feci ağlıyor..Nasıl sakin kaldım bilmiyorum..Hemen aldım kucağıma, yüzünü görünce öyle korktum ki..Sıyrıklar ve kızarıklıklar içinde..Koltuktan sarkarken düşmüş yere kafa üstü, az önce dağıttığı legolarının üstüne..Lego kırılmış, öyle fena..Gözünün hemen altında bir bölge de sıyrık..En çok ondan korktum..Sarıldım ve hızlıca sustu Rüzgar, "indir indir" diye bağırıp hızla geri koştu salona..Hemen doktorunu aradım..Ama giyindik, kesin gidiyoruz hastaneye..Nereye gidelim demek için aradım..Kustu mu dedi..Hayır..Bayıldı mı..Hayır..Ortalama kaç santim yükseklikten düştü..Maksimum elli..Sert zemine mi..Hayır..Götürme bir yere, birşey olmaz dedi..Nasıl yani, hayır hayır, duramam böyle..E götür o zaman dedi, ama birşey yok göreceksin..Kendi hastaneme götürdüm..Çocuk acile..Nöbetçi doktor görünce dedi ki , nasıl yani, düşmeyle mi bu hale geldi yüzü..Çocuk istismarı var!!!Evet evet, oğlumuzun bize duyduğu güveni istismar ediyor olabilir miyiz doktorcum..Legolar deyince, tüh dedi doktor abi..2 yönlü kafa grafisi temiz..Hastanenin bahçesinde dayısıyla anneannesini beklerken kahkalar atarak "baaaaat aydedeee" diye bağıran, koşan bir Rüzgar..

Kıssadan hisse:
!!! Artık ev kazaları artabilir demiştim Turgut' a..Bu adam - Rüzgar- küçük dağları ben yarattım, büyüklere de katkım oldu diyerek geziyor evin içinde, herşeye gücü yeter sanıyor, çok da egosantrik bir dönemde,dikkat edelim..Ha bir de dalıyor bazen birşeye, o anlar da daha da dikkat etmek lazım, mesela basamağın üstünde elini yıkarken öyle dalıyor ki sabunla oynamaya, ayağını nereye koyduğunun önemi kalmıyor gibi..
!!! Doktorumuz Cemal Bey son kontrolde artık ev kazaları artar, dikkat demişti..
!!! Yanıklar için
vesta yanık ötüsü varmış, anında yanık bölgeye müdahele etmek için. Cemal Bey önerdi..Çok mantıklı..Bulundurmak lazım..
!!! Şimdi Rüzgar' ın peşinde mi geziyoruz..Tabiki hayır..Sadece evin hiçbir yerinde yalnız kalmasına izin vermiyoruz..Ki çok rahat izin verirdik buna..Şimdi uzun mesafeden takipteyiz..Uzun mesafeden takibi tercih ediyoruz çünkü sürekli takip edilme hissinin davranışlarını çok kısıtlayacağını ve bir süre sonra özgüvenini de zedeleyeceğini düşünüyoruz..Ama bu da uzun sürmez, bizim annelik babalık stilimiz bu yakın markajı içermiyor, o kesin, sadece yakın zamanda daha da fazla ev kazası yaşayıp iyice travmatize olmasını istemiyoruz..
!!! Anlatıyoruz, anlatıyoruz, anlatıyoruz..Düşebilirsin, yanabilirsin, çarpabilirsin, dikkat etmelisin..
!!! Daha önce de demiştim..Canı yanınca "geçti, geçti" demiyoruz, "evet, acıdı" diyoruz, niye geçsin ki hemen, canı yandıysa ağlayacak, her yaşta hem de..
!!! Çarptığı sehpayı ya da düştüğü yeri "neresi, neresi, buraya mı çarptın, al sana, al sana" şeklinde DÖV-MÜ-YOR-UZ!!!!Yarın arkadaşına takılıp düşse ve dönüp "al sana, al sana" diye arkadaşına vursa nasıl açıklayacağız vurmaması gerektiğini..Şiddeti başvurulabilir bir yöntem olarak içselleştirsin istemiyoruz..Makul ve sakin bir şekilde "çarptın sen oraya, dikkat etmen lazım" diyoruz, anlıyor, herşeyi anlıyor, emin oluyoruz..
!!! Sakin oluyoruz.."Ay ay ay" diye koşmuyoruz.."Vah vah vah" diye ağlamıyoruz..Çocuğumuzun en ufak bir sıyrıkta söylenen, minicik bir darbede sürünen, küçücük bir sorunda yatağa düşen bir yetişkine dönüşmesini istemiyoruz..
!!! Dikkat ediyoruz, çok dikkat ediyoruz, bulunan ilk "Ev Kazalarında İlkyardım Kursu" na koşa koşa gidiyoruz..
!!! Hepinizi öpüyoruz..