4 Ocak 2010 Pazartesi

Ev Kazaları

Ben hep dedim ki etrafımdaki herkese "sakin, sakin..."

Ani çıkışlar ve yüksek perdeden uyarılar otuzumdan gün aldığım şu sene içinde bile hızımı keser benim, oğlumun nasıl kesmesin..Oysa hiç kesilmesin hızı, böyle akıp geçsin yıllar, herşeyi bu derece şehvetli bir merakla araştırsın istiyorum ben..

Hem yıllar sonra bir takım mistikler "bir bebeğin saflığı ve doyurulamayan öğrenme arzusu" na ulaşmak için Hindistan' a gidip aç kalmıyor mu..Hazır evde varken bir adet guru, biz onu izleyip sil baştan yapsak hayat bilgimizi dedim hep..

Ta ki oğlum bir yaralı böcüğe dönene kadar..Şöyle ki, burunda bir sıyrık, sağ gözün altında bir morluk, yanakta 3 sıyrık, sağ elin orta parmağında kan oturmuş bir bölge, sol elin işaret parmağında su toplamış bir bölge..Nasılım..Nasıl bakamamışsın sen bu çocuğa mı diyorsunuz..Pek tabi bakıyorum, üstelik adanmış bir şekilde bakıyorum, çalıştığım günler başka hiçbir şey yapmamacasına bakıyorum,çalışmadığım günler en basit işin bile dakikalar hatta bazen saatler almasına aldırmadan herşeye ortak ederek bakıyorum, evimi temizlememeyi, arkadaşlarımla buluşamamayı, bir kitabı 1 ayda bitirememeyi dert etmeyerek bakıyorum..Yani her anne gibi, ne az ne de fazla..Ama işte bahsettiğim merak duygusunu öldürmekten korkarak bakıyorum, engeller koymuyorum, sınırlar çizmiyorum kendi evinde, her deliğe girmesine izin veriyorum özetle..

Ama biraz zorlanıyor bu ara Rüzgar, biz de üzülüyoruz haliyle..Şöyle ki..




Vak' a 1:
İkea' dan basamaklar geldi demiştim ya..Pek de güzel oldu.."Sıcaaak, sıcaaak" diye bağıra bağıra basamağın üstünde yardım ediyordu bana yemek pişirirken..Pek mesut idik..Birgün ben tencereyi aldım ve tezgaha koydum, "ellerine sağlık oğlum" dediğim esnada Rüzgar ocağı "elledi"..Hani şu üstündeki en çok ısınan demir var ya, onu işte..Tencerenin ve içindeki yemeğin sıcak olduğunu bilen Rüzgar onun sıcak olduğunu nereden bilsindi..Yaşadı ve öğrendi..Yaşamadan da öğrenebilir miydi..Pek tabii..Kendime kızdım mı..Hem de nasıl..Rüzgar ağladı mı..Azıcık..Hemen yanımızda musluk olduğu için erken müdahele ile toparladık..Sonuç..Yemek yaparken basamağı istemiyor..Kucağımda yardımcı (!) oluyor..Pek fena yani..Kısa süreceğinden eminim..



Vak' a 2:
Yılbaşından bir önceki hafta bebekli& çocuklu yılbaşı partisi vardı bizde, oyun grubu çocuklarım falan, deli kalabalık gelmeden önceki son hazırlıkları yapıyordum. O esnada banyodaki basamağında babasına yardım eden sevgili oğlum babasının havluya uzandığı anda ona yardım etme derdinden kayıp başını duşakabine ve yarım takla atıp burnunu basamağın kenarına çarpmış!!!Sonuç..Burunda sıyrık..Babasına kızdım mı..Hayır, kıyamam..Rüzgar ağladı mı..Ben kucağıma alınca sustu hemen..Başka bir sonuç var mı..Hayır..Banyodaki basamağın tepesinde bütün bir gün dişlerini fırçalayıp saçlarını tarayabilir..



Vak' a 3:
Bilmiyoruz..Bir baktık ki sağ elin orta parmağında kan oturmuş bir bölge var..Rüzgar ne oldu parmağına diyorum "çappııı" diyor, çarptım demek..Anlamadık..Ağlamadı her ne olduysa..Sonuç yok..Devam..



Vak'a 4:
Çok sevdiği ev yapımı aktivite materyalleri var. Salondaki rafında dururlar, isteyince alır getirir, sıkça tekrarladığımız bir aktivite. Derken bir gün mutfağa onlardan içinde sarı ve kırmızı çubuklar olanlarıyla geldi.Ama birisi kırık!!! Elinde bir bölge hafif sıyrılmış ve kanlı. Tabiki korktuk ve sakince aldık elinden anlatarak. Muhtemelen birbirine vurmaya ve ses çıkarmaya karar verdi ve kırdı birini..Sonuç yok..Kırdı işte..



Vak' a 5:
Geçenlerde sofradayız, doyduğunda yaptığı gibi "bittiii" diye bağırdı..Sonra "indirr" demeye başladı. "Tamam, hemen.." dedik kiii...Kendi yere kaykılarak indi, pardon düştü. Hiçbirşey olmadı çok korktu. Ders falan da almadı, doyduğu andan itibaren sabrı yok beklemeye hala..Sevgili ürün tasarımcıları, bedensel yeterlilik kazanmaya başladıkları anda her işlerini kendileri görmek istiyor bu çocuklar, neden anlayıp bu duruma uygun ürünler tasarlamıyorsunuz???Keşke şu sandalyelerden olsaydı bizde de, tasarımcısına kucak dolusu sevgiler, Türkiye de de satışı olsaymış ne güzel olurmuş..




Vak' a 6:
Bu en korkutucusu..Yılbaşı gecesi ben Rüzgar' ın yatma öncesi son hazırlıklarını yapmak için odasındayım, o babası ile salonda..Bir çığlık- babadan-, bir feryat -Rüzgar' dan-..Meğersem bizim evin holü ne kadar uzunmuş, antre koş koş bitmezmiş, nasıl zor ulaştım salona ve nasıl korktum..Önce Turgut' a baktım, feci bir korku ifadesi yüzünde..Rüzgar feci ağlıyor..Nasıl sakin kaldım bilmiyorum..Hemen aldım kucağıma, yüzünü görünce öyle korktum ki..Sıyrıklar ve kızarıklıklar içinde..Koltuktan sarkarken düşmüş yere kafa üstü, az önce dağıttığı legolarının üstüne..Lego kırılmış, öyle fena..Gözünün hemen altında bir bölge de sıyrık..En çok ondan korktum..Sarıldım ve hızlıca sustu Rüzgar, "indir indir" diye bağırıp hızla geri koştu salona..Hemen doktorunu aradım..Ama giyindik, kesin gidiyoruz hastaneye..Nereye gidelim demek için aradım..Kustu mu dedi..Hayır..Bayıldı mı..Hayır..Ortalama kaç santim yükseklikten düştü..Maksimum elli..Sert zemine mi..Hayır..Götürme bir yere, birşey olmaz dedi..Nasıl yani, hayır hayır, duramam böyle..E götür o zaman dedi, ama birşey yok göreceksin..Kendi hastaneme götürdüm..Çocuk acile..Nöbetçi doktor görünce dedi ki , nasıl yani, düşmeyle mi bu hale geldi yüzü..Çocuk istismarı var!!!Evet evet, oğlumuzun bize duyduğu güveni istismar ediyor olabilir miyiz doktorcum..Legolar deyince, tüh dedi doktor abi..2 yönlü kafa grafisi temiz..Hastanenin bahçesinde dayısıyla anneannesini beklerken kahkalar atarak "baaaaat aydedeee" diye bağıran, koşan bir Rüzgar..




Kıssadan hisse:

!!! Artık ev kazaları artabilir demiştim Turgut' a..Bu adam - Rüzgar- küçük dağları ben yarattım, büyüklere de katkım oldu diyerek geziyor evin içinde, herşeye gücü yeter sanıyor, çok da egosantrik bir dönemde,dikkat edelim..Ha bir de dalıyor bazen birşeye, o anlar da daha da dikkat etmek lazım, mesela basamağın üstünde elini yıkarken öyle dalıyor ki sabunla oynamaya, ayağını nereye koyduğunun önemi kalmıyor gibi..

!!! Doktorumuz Cemal Bey son kontrolde artık ev kazaları artar, dikkat demişti..

!!! Yanıklar için vesta yanık ötüsü varmış, anında yanık bölgeye müdahele etmek için. Cemal Bey önerdi..Çok mantıklı..Bulundurmak lazım..

!!! Şimdi Rüzgar' ın peşinde mi geziyoruz..Tabiki hayır..Sadece evin hiçbir yerinde yalnız kalmasına izin vermiyoruz..Ki çok rahat izin verirdik buna..Şimdi uzun mesafeden takipteyiz..Uzun mesafeden takibi tercih ediyoruz çünkü sürekli takip edilme hissinin davranışlarını çok kısıtlayacağını ve bir süre sonra özgüvenini de zedeleyeceğini düşünüyoruz..Ama bu da uzun sürmez, bizim annelik babalık stilimiz bu yakın markajı içermiyor, o kesin, sadece yakın zamanda daha da fazla ev kazası yaşayıp iyice travmatize olmasını istemiyoruz..

!!! Anlatıyoruz, anlatıyoruz, anlatıyoruz..Düşebilirsin, yanabilirsin, çarpabilirsin, dikkat etmelisin..

!!! Daha önce de demiştim..Canı yanınca "geçti, geçti" demiyoruz, "evet, acıdı" diyoruz, niye geçsin ki hemen, canı yandıysa ağlayacak, her yaşta hem de..

!!! Çarptığı sehpayı ya da düştüğü yeri "neresi, neresi, buraya mı çarptın, al sana, al sana" şeklinde DÖV-MÜ-YOR-UZ!!!!Yarın arkadaşına takılıp düşse ve dönüp "al sana, al sana" diye arkadaşına vursa nasıl açıklayacağız vurmaması gerektiğini..Şiddeti başvurulabilir bir yöntem olarak içselleştirsin istemiyoruz..Makul ve sakin bir şekilde "çarptın sen oraya, dikkat etmen lazım" diyoruz, anlıyor, herşeyi anlıyor, emin oluyoruz..

!!! Sakin oluyoruz.."Ay ay ay" diye koşmuyoruz.."Vah vah vah" diye ağlamıyoruz..Çocuğumuzun en ufak bir sıyrıkta söylenen, minicik bir darbede sürünen, küçücük bir sorunda yatağa düşen bir yetişkine dönüşmesini istemiyoruz..

!!! Dikkat ediyoruz, çok dikkat ediyoruz, bulunan ilk "Ev Kazalarında İlkyardım Kursu" na koşa koşa gidiyoruz..

!!! Hepinizi öpüyoruz..

22 yorum:

Kağıttan Gemiler dedi ki...

Irazcım geçmiş olsun.
Anneliğin iki türü var ben uydurdum bu türleri. Kolayı seçenler, zoru seçenler. Sen de zoru seçen annesin. Etraftaki tehlikeleri ortadan kaldırmadan, güvenliği sağlamak zor olan.
Dikkat etmesi gerektiğini öğret ona. Dikkatin ne demek olduğunu bilsin ve dikkatli olsun.
Selamlar

banushka dedi ki...

Iraz geçmis olsun... Anneme "bir şey olmaz anne Mira biliyor yemeğin sıcak olduğunu" dedikten hemen sonra elini ocağa değdirip yakınca ben de kendimi çok kötü hissetmiştim...
Ama şimdi 22 aylokken cam bardağı elinde "dikkat dikkat" diye taşıyan, ben fırından sıcak kurabiye çıkartırken bakıcısına "hatice dikkat, cekii, sicak..." diyen kızım ile gurur duyuyorum.
Çocukları buyuk bazı arkadaşlar "eee ne var ki bunda nasıl olsa oğrenecek bunları? çok küçük daha" diye tepki verirken ben ne kadar erken öğrenirse kendine o kadar güvenir ve kendinden o kadar menun bir kişi olur diye düşünüyorum :)
Sandalye konusunda senin koydugun örneğe benzeyen Stokke'nin Tripp Trapp modeli Turkiye'de de satılıyor.
http://www.stokke-highchair.com/en-tr/

Iraz dedi ki...

Teşekkür ederim Ayten geçmiş olsun dileklerin için,
Evet aslında "dikkat" gibi öğretmedik, sıfatlar yükledik. Şimdi "sıcak", "pis" "yavaş" "çabuk" sıfatlarıyla birleştirdiği durumlar var..Genel olarak "dikkat et" demek istemedim, ürkütmemek için..Ama artık zamanı geldi, dikkat etmesi şart oldu :)
Ve evet, etraftaki tehlikeler..Bizim ev için tehlikeli eşya yok, tehlikeli "durum" var sanırım..

Rüzgar da durum insanı..Hareketli ve meraklı..Her çocuk gibi..

ElfAna dedi ki...

Benden de Kucuk oglan cocuguna gecmis olsun. Siz de bizdensiniz. Belli bir doneme girdikten sonra artik "DIKKAT" kacari yok; tecrube edecekler tabii ki. Bir grupta; cocugu montessori okulundaki annenin yazdiklari tartisilmisti. Egitmenlere sunu soruyordu:"cam malzemeler tasitiyorsunuz. Dusmus&elini kesmis&dikis atilmis.Bunun savunmasi ne?"Hepbir agizdan"gecmis osun. Cocugunuz artik cam malzeme tasirken daha dikkatli olmasi yonunde harika bir tecrube edinmis!" :)))
Sevgiler.

Iraz dedi ki...

Banu evet ya, en fenası da "o biliyor" dedikten sonra olanlar..Bir şekilde bildiği tehlikelerden korusa da kendini, bilmediklerini de keşke başına gelmeden öğrenmesinin bir yolu olsa :)
Algıları açık ve farkındalığı yüksek bir çocuk olmuyor mu sen öğrettiğinde, küçük ne demek, nasıl olsa öğrenecek yaklaşımı bana çok saçma geliyor, Rüzgar' ın kendinden memnun olduğu anlardaki - ki bağımsızlık anları bunlar sıklıkla- yüzündeki ifadeye öyle aşığım ki ben, nasıl olsa öğrenecek ama bu anlar geri gelmeyecek!!!
Mama sandalyesi için geç kaldım..Stokke' nin Türkiye de de satıldığını bilmiyordum!!!Çok yakın bir arkadaşım kullandığı için yazın haberdar oldum Stokke' den ama içime sinmese de Chicco Polly almıştım çoktan..
Şimdi yenisi için çok geç, yakında sandalyede oturmak isteyeceğinden çok eminim, hatta hala neden istemedi şaşkınım..O kadar herşeyi bizimle aynı yapmak istiyor ki, inanamıyorum bu konudaki "dikkat"ine :)

Ömer Tuna dedi ki...

Evet mümkün olduğunca korumak gerek ama o kadar ani oluyor ki herşey bir baktın oynuyor bir baktın kaza gelmiş bile çok hareketliler çokk bazen yanındada olsan engelliyemiyorsu . Çok geçmiş olsun

Iraz dedi ki...

Elif harika bir örnek..

Tecrübe etmesine izin vermek..Onun aldığı hazza tanıklık etmek, öğrenmenin heyecanını hatırlayabilmek..

Dikkat etmeli evet, ama ben yolumdan dönmem :))

Berna dedi ki...

Iraz, çok geçmiş olsun...
Tüm bu anlattığın nedenlerden dolayı iyi ki kızımın anneannesine ve özellikle babaaannesine yakın oturmuyoruz diye seviniyorum :)) Uyarı makinesi gibi bu büyüklerimiz. Sağolsunlar daha adım atamandan kızım (ki tehlikeli şeyler yaptığını gören pek olmamıştır :P)"amann, düşersin, kayarsın, şöyle olur, böyle olur" diye başlıyorlar engellemeye. Biraz küçük insanlara keşif alanı bırakmalılar :))

Rüzgar'ın yara berelerini Ekin'le beraber öpüyoruz, çabucak geçsin diye :) Sevgiler...

Iraz dedi ki...

Teşekkür ederim Esra :)

Iraz dedi ki...

Teşekkürler Berna,
Abiciğim canım benim, Rüzgar' ı delice sever, şu masanın köşelerine sünger falan mı taksak dedi dün, niye dedim, ya çarparsa dedi..Yuh dedim :) 18 aydır çarpmadı da şimdi neden çarpacak, çarparsa çarpmamayı öğrenir..Güldük geçtik..Herkese böyle gülüp geçebileceğimi sanmıyorum..

Sokakta koşuyor diye önüne geçen teyzeler var, durdurup aman düşersin diyorlar!!

Sonra bir ömür ya düşersem diyen cesaretsiz yetişkinler dolanıyor kolumuza bacağımıza..Kızdım bak :)

AycA dedi ki...

Canım benim yaaa kıyamam ben ona..çok geçmiş olsun hepsi için.. allah beterlerinden korusun..o fotolar ne öle içim parçalandı be Iraz :=)) canım benim..
öğrenecek emin ol düşe kalka..:=)

Yapıncak Gürerk dedi ki...

Iraz çok geçmiş olsun. Fotografları gördükçe bol bol "kıyamam"larla eşlik ettim yazına.

Bu kazaları yaşayacaklar, işin kuralı. Beteri olmasın. Son paragraflarda hemfikiriz. Ne iyi olmuş yazdığın.

Her birimiz bir macera filminin başrol oyuncuları gibiyiz :) Ama bazen filmin içinde olmaktan ziyade, izlemek daha çok heyecan veriyor bana.

Hepimize kolay gelsin...

Iraz dedi ki...

Ayça,

Hemencecik de suçlu hissettim kendimi fotoğraflar sebebiyle..Ağlıyor da ama işte, güldüğüne oranla az olsa da ağlıyor..

Ama hiç için parçalanmasın, hepsi numaracıktan ağlama fotoları, biri fotoğraf makinasını ver ben çekecem krizi, öbürü bağlamayı ver ben çalıcam :)

Gerçekten ağladığı anlarda sarılıyor oluyoruz :)

Iraz dedi ki...

Yapıncak,
Evet macera filmi!!!Tam karşılığı bu!!!

hayal dedi ki...

Ben de yazmıştım, kendini odaya kilitleme, bulabildiği! kibrit kutusuyla odasında gizlice oynama, sudafed şişesini kafasına dikme!! Bİzimkiler biraz daha hayati :) ama çok şükür ucuz atlattık hepsini.. ortak noktaları: saniyeler içinde olmaları

Iraz dedi ki...

Evet sizinkiler gerçekten daha hayatilermiş, yaş farkından olsa gerek !!!
Geçmiş olsun size de :)

ZEYNEP dedi ki...

Geçmiş olsun yaralı böceğe , okurken hiç kıyamadım gözyaşlarına ama kıyamamak sorun çözmüyor böyle durumlarda gerçekten.. Rüzgar' ı izleyip bir kaç ay sonra başımıza geleceklere hazırlık yapıyorum :) Biz henüz sakince güzel güzel yürürken birden bir şey görüp heyecanlanıp burun üstü düşüşlerimizi yaşıyoruz şu aralar..Çok güzel yazmışsın Iraz, tam bir "unutma dön dolaş oku" :) yazısı olmuş, eline sağlık :)

füsfüs dedi ki...

çok geçmiş olsun ben de kıyamam küçük kuzuya, rüzgar fazlaca hareketli ve heyecanlı sanırım, bu kadar kaza yaptığına göre...
son yazdıklarını hep evet evet diyerek okudum, çok güzel olmuş, bu arada aktivite paylaşımına çok çok açığım tabi ki, sorulur mu:)

Iraz dedi ki...

Zeynep,
Teşekkür ederim..Gözyaşları en fazla 30 saniye içinde sonlanıyor, dert etmiyorum o yüzden, aman daha fenası olmasın da :)

Iraz dedi ki...

Füsun,
Hem de ne hareket!!! Hani psikolog olmasam ve az takılsam çocuklu muhabbetlere, "aaay ,hiperaktif bizimki canım" diyen güruhun bir parçası olabilirdim..
Aslında yaşıtları gibi, sanırım :) Kız çocukları gözlemliyorum oyun gruplarımda da,erkekler bariz daha hareketli, Rüzgar ise hem meraklı hem hareketli, heyecanlı mı, yeni birşeyse evet, ne yapması gerektiğini bildiği durumlarda sakin..
Aktivite ekleyeceğim en kısa zamanda buraya, bir de oyun grubu için blog hazırlıyorum..
Sevgiler..

Aybike dedi ki...

BENDE ÖĞRENMELİYİM SAKİN OLMAYI! HEM DE EN İVEDİSİNDEN! BAŞKASININ ÇOCUĞU BİLE YANIMDA DÜŞSE-HATTA DÜŞECEK GİBİ GÖRÜNSE-AKLIM ÇIKIYOR! YA İKİZLERLE NAPICAM...
ŞİMDİDEN KORKUYLA KARIŞIK BİR ENDİŞE İÇERİSİNDEYİM...

Iraz dedi ki...

Göreceksin çok kolay olacak, ben gelir seni sakinleştiririm hiç olmadı :)