31 Aralık 2008 Çarşamba

...2009...



Şimdi ben içimden sözleri olmayan ama "tri la la la la"etrafında dolanan bir 2009 melodisi tutturdum..

İçimdeki ezgi kadar yumuşak, söze ne hacet dedirten, şefkatli değil ama şefkatli sevmeleri hatırlatan ve özlemekten bolca bahseden bir 2009 geliyor biliyorum..

Ben sevgili blog, her yılbaşında Kibritçi Kız için üzülen bir çocuktum..Gelir aklıma yapışır kalırdı..Çocuktum çocuk olmasına ama unutma becerim yoktu o yıllarda..Sonra annemin çabası yok sayılamazdı güzelleştirmek için..Çocuklar için asla yok sayılmayan güzel yılbaşı geceleri anımsıyorum kendi puslu fotoğraf albümümde yerini almış..En net olan da Antep fıstığı ve yaş pasta!!! İşte yılbaşı..

Sonra biraz büyüdükçe anlamlı olsun istedim yılbaşı.. Gezmeli ,tozmalı, eğlenmeli ve gülmeli olsun..Zaman zaman oldursam da genel olarak aaaa, bu yıl bitti diye çokça heyecan duyamadım nedense..Sonra elim çok zor alıştı yeni tarihi atmaya, hep bir durdum..Sene kaç...

Şimdilerde ise..Yılbaşı diye değil, bahane bulduk diye çok şenlikli olsun istiyorum..Her fırsatı bahaneye dönüştürmek; Rüzgar da şenlikli olsun, şenlikleri sevsin diye yılbaşı bahane olsun istiyorum..

Bu sene uyuyarak girecek oğlum yeni yıla..Farkında da olmayacak onun için dilediğim güzelliklerin…Ben yine de kulağına fısıldayacağım güzel bir yeni yıl masalı..

Sonra da dilek listemi ezber edeceğim sessizce..Rüzgar için sağlık ve eğlence, bizler için bolluk ve gülmece, dünyamız için ise akıl ve sağduyu dileyeceğim!!!

Umuyorum ki ben bu sene oğlumla çok eğleneceğim..

21 Aralık 2008 Pazar

ben bu cümleleri sevmiyorum..


ooo, daha bu ne ki, asıl yürümeye başlayınca bir dakika bile oturmayacaksın..
evet tahmin ediyorum ki oturmayacağım, oturmak çok da derdim değil..zaten aklı başında insan bir bebeği olsun istediğinde önce düşünür "hazır mıyım, bu sonu olmayan bir koşuşturmaca..." diye, cevap evetse, gelir bir melek, konar ömrünün en güzel yerine.. yok eğer aklı başında değil başka yerlerde geziniyorsa kişinin, oturur da kalkar da..çok da umrunda olmaz gene bu durum..

amaaan, biz de çocuk büyüttük, hiç de böyle şeylere dikkat etmedik...
ben ediyorum ama ne yapacağız? sen çocuk büyütürken muhtemelen şu anda benim sana isyan ettiğim gibi sen de isyan ediyordun aile büyüklerine, ama toplumsal değer yargılarımız ve normlarımız sana susmanı buyuruyorlardı, bana ise konuşma izni var azıcık kendimden sebep..

aaaa, bu çocuk kucağa alışmış, yandınız siz...
hayır efendim yanmadık, süper güzel yapıyoruz ve de istiyoruz kucağa alışmasını..ben görmedim ki yürümeye koşmaya başladıktan sonra uyku ve şefkat talepleri dışında ebeveynlerine yapışan çocuk..ki o kadarını çoluk çocuğa karıştım ben de yapıyorum.. iyi ki kucaklıyoruz oğlumuzu her fırsatta..o da diyor ki;
"-oh ne mutluluk, annem ve babam her ihtiyacım olduğunda buradalar.."
"-aaa iyi ki beni kucaklarına aldılar, yattığım yerden ne kadar keşfedebilirim ki bu nasıl bir dünya.."
"-offf çok sıkılmıştım yatmaktan.."

biz mama veriyoruz,siz?!?
Iraz: "-Biz vermiyoruz, siz niye veriyorsunuz? "
Kişi: "-Doymaz diye"
Iraz: "-Niye doymasın ki?"
Kişi: "-Bilmem, annem dedi"
Iraz: "-?!?"
Kişi: " Sizinki doyuyor mu?"
Iraz: "-Doymasa ağlar hem de yetersiz kilo alır"
Kişi: "Maşallah, sütün yarıyor demek ki"
Iraz: "-?!?"
Kişi: "-Ehem, kehem, kem, küm, öhö, bödö"
Iraz: "-Şey, doktora sordunuz mu, hani yetiyorsa sütün vermeseniz boşuna, almasa gereksiz kilo,hem anne sütü onun ihtiyaç duyduğu herşeyi barındırıyor içinde fazlasıyla?"
Kişi: "-Sorduk sorduk, siz bilirsiniz dedi"
Iraz: "-?!?,tamam o zaman..."

Ay hıçkırık tutmuş bunu, getir bakıyım bir limon..
şimdi her şeyden önce ben seni bilirkişi tayin etmedim ki, getir bakiyim ordan bir karpuz diyebiliyor musun benim evimde, hayır..o zaman limonu da bu kadar rahat isteme..sonra..çocuk yetiştirmiş olman benden daha yetkin kılmaz ki seni..çocuk benim..oradan bir limon gelecekse bu çocuk için benim istemem lazım..beni hıçkırık tutuğunda limon sıkmıyorum ki ağzıma, hele de biri bunu ben istemeden yapsa fena olur sonu..neden bebeğime yapayım ki..sütten başka birşeyle beslememek en temel gayretimken o kadar ekşi bir sıvıyı bilerek isteyerek nasıl akıtırım ağzına..sen bilmesen de ben biliyorum ki emzirince geçiyor..

16 Aralık 2008 Salı

Rüzgar 5 aylık...


tarih : 16.12.2008
yaş : 5 ay
kilo : 8570 gr
boy : 67.5 cm
baş ç: 44 cm

Rüzgar 5 aylık...çok büyüdü sanki..bende her ayki gibi bir heyecan bir heyecan!!!

büyüdükçe sorular azalıyor galiba..ya da ek gıda ve -umarım hiç olmaz ama- hastalıklar başlayana kadar bu böyle gidecek sanırım..

3 sorum vardı sorulacak..
1. burnunda et mi var, şu gördüğümüz ne?
2. sağ gözünün altında minik hava kabarcığı gibi birşeyler var, bunlar ne?
3. kilo alımı nasıl, ki bu soru değil sanırım, rutininde var kontrolün.

cevaplar:
1. doktor der ki; bu burnun doğal yapısı, et değil, büyüdükçe sen orasına burasına nispeten az bakıp varlığına alışacaksın oğlunun, o zaman takılmayacaksın..bu arada ben geniz etinden şüphelenmemiştim, sadece içi etli görünmüştü gözümüze, geniz eti de zaten öyle bakılınca görülen bişi değil, ek bilgi..
2. evet, hafif allerjik birşey bu ama kortizonlu bir krem yazmak istemiyor doktorumuz, gözün hemen altı olduğu için kaşırken gözüne girebilirmiş elinden,vs. gerek yok, bekliyoruz kendiliğinden geçecek.
3.sadece 590 gram almış. ek gıdaya başlamamak için 600 gr yeterli, 10 gr eksiğiyle anne sütüne devam kararı aldık. zaten artık eskisi kadar hızlı büyümesini beklemiyoruz..boyu da iyi gayet..gene biraz önden seyrediyor gelişimi..ek gıda meselesine gelince..istersen meyve suyu verebilirsin dedi ama ben "hımmm,ilk 6 ay yalnızca anne sütü tamam mı" diyenlerden olduğum için, Rüzgar' ı 1 ay daha lıkır, cok cok ve de ohhh tadında bir hayat bekliyor..ama heyecanlanıyorum ve de mama sandalyesi arıyorum!!!

neler yapar bu aralar peki..

dün itibariyle eliyle beni, babasını ve ne bulursa onu (dokunmanın ötesinde) avuçlamaya çalıştı!!!evet, sanırım bilinçli tutmalar ve tadına bakmalar (!) yeni yeni başlıyor..şuursuzca tutuyordu ama artık bilinçli olacak bu gibi geliyor bana..

destekli oturma..
çok şeker yahu..ama destek ler kalktığı anda elleri ayaklarına gidiyor gayet bilinçsiz ve de 2 büklüm oluyor bir süre sonra..fakat kikir kikir..çok şeker çookk..

günde 1 kere kaka yapma..hemen hemen..eee "4-5 günde bir" den sonra bize pek bir keyif veriyor bu durum..

sırt üstü uzanırken oynayarak ayaklarını tutmaya başladı..

yarım dönüyor, tekrar düzelebiliyor yardımsız..

sonra baby einstein izliyor oğlum..doğru mu emin değilim ama olumsuz birşey okumadım şimdiye kadar..zaten maksimum 15 dakika, ama o nasıl dikkatli bir izlemedir öyle..sanki haberleri izliyor ve biri birşey dese "1 sn, çok önemli birşey izliyorum" diyecek kadar hani..

uykusu gelince eeeeeeeee,uuuuuu,buuuuuu,aaaaaahhhhhhhh demeler ve de bazen ninniye eşlik etmeler..

çok tükürüyor çoookkk..

bir de işaret parmağıyla ağzını keşfediyor yahu..diş mi, değil henüz..ama kaşınıyor belki de diş etleri..

etkinlikler:
  • oyun halısında gittikçe uzayan zamanlar..
  • fış fış kayıkçı oynamalar..
  • koklamalar daha doğrusu koklatmalar..5 duyu çalışmalı..
  • farklı dokulara dokunmalar..(montessori metoduyla ilgili bir kitap okuyorum.oradan öğrendiği sürpriz sepetini hazırlamaya başladı annesi ona)
  • ceviz adam şik şak şok, ağız, burun, karın ,saç gösterilerek..bence hiçbir şey anlamıyor, ama yavaş yavaş..
şarkı, türkü işte..


ne diyelim, o mutlu biz mutlu..

12 Aralık 2008 Cuma

"biz" 5 yaşındayız...


"biz" olmak güzel şey..hatta bence lüks..ve de benim hayattaki en büyük lüksüm..

"kocam" an turgutumla biz olma halimizin üzerinden bugün itibariyle tam "5" yıl geçti..

neler sığdı neler bu beş yıla..

3 ev taşıma ki amelelik diz boyuydu her birinde..turgut her birinde ruhunun sevgi dolu elektrikçi, sabır taşı su tesisatçısı,hayal gücü sonsuz boyacı, yaratıcı iç mimar yanlarını konuşturdu da konuşturdu..ben de dinledim ha dinledim onun güzel ruhunu, az bulunduğundan emin olduğum muhteşem kalbine her seferinde hayran oldum..burda kendimi de takdir ediyorum ki hiç unutmadım ona hayran olmayı, esirgemedim hiçbir övgüyü "eş"imden..

1 şehir değiştirme..ki en büyük sınavı verdik/ veriyoruz beraber..bence kimse "özlemek" le sınanmasın..hele de istanbul'u özlemekle hiç sınanmasın..bize soğuk terler döktüren bir sınav bu..ve bana bir kere daha "çok şükür ki sen varsın" dedirten bir sınav bu..

1 nikah..geç kaldığımız, benim gözlerim vampir gibi oldu diye yol boyu ağlayıp sonra da saatlerce gülümsemekten yüzümün ağrıdığı..eveeeeeeet diye görgüsüzce bağırdığım ve de sonrasında hayatımızda hiçbirşey değiştirmeyen bir nikah..bunu çok önemsiyorum, hiçbir şeyin değişmemiş olmasını..çünkü "imza" hiçbirşeydir, "biz" herşey..

1 düğün..Kayhan Abi ve Park Mühendishane/ Mimoza..İmzadan önce uzun tango/ latin gecelerinde Süleyman la fıkralaşma, atıştırma.. el ele tutuşma, aşık olma, bir daha aşık olma, ara sıra da sarhoş olma, 2003- 2005 arasında her cuma/cumartesi bunu yapma..sonra da gidip orada düğün yapma!!!

bolca yağda yumurta ve kahvaltı..beraber hazırlamak, delice yemek..adanalı olmaya ve burada yaşamaya inat kaçak çay sevmemek..beraber sevmemek..

güzel, kısa, değişik ve heyecanlı tatiller..400 yıllık rum evinde balayımsı ve beraber Gümüşlük' ü sevmek ama Bodrum'u sevmemek..

sonra Rüzgar'ımız..ilk ayında 2 saat uyudu diye sevinmeler.. gaz çıkardı diye çığlık atmalar.. tükürdü diye kahkahalar.. büyüyecek diye ağlamalar..her anında beraber olmalar..anne olmalar, baba olmalar..çoğalmalar..

evet..biz olmalar..

ne kadar zenginim..

21 Kasım 2008 Cuma

sen çok yaşa Murathan Mungan..


OKUYORUM/ Kadından Kentler...

İyi ki Murathan Mungan var ve ben iyi ki her sene en az bir kitabını okuyorum, sonra yeniden okuyorum, sonra yetmiyor şiirlerine dönüyorum...

sonra da "biraz" doymuş olarak hayatıma devam ediyorum..


Rüzgar sünnet oldu..



Hepsi bu..Rüzgar sünnet oldu..

"Erkek oldu" değil..

"Adam oldu" değil"..

"Büyüdü.." hiç değil..

Oğlum sünnet oldu..







Hamileyken karar alma gayretimiz vardı Turgut'la..Önce acaba büyüdüğünde "hatırlamak isterdim" der mi diye kaygılandık..Ama sonra ben hızla hatırladım ki bazı kararlar çocuklar için anne babaları tarafından alınır..Ben oğlumun canının bariz yandığını hatırlamasını istemiyorum..Ya da vücudunun bir parçasını biraz sağlık biraz da toplumsal alışkanlıklarımız için kestireceğimizi nasıl açıklayacağımızı düşünmek istemiyorum..Tabiki milyonlarca erkek var ülkemizde bu açıklamaları duyarak hatta çoğu zaman duymayarak sünnet olan ve de hiçbir psikolojik sorun yaşamayan..Eşlerimiz, erkek kardeşlerimiz, babalarımız, arkadaşlarımız..Ama ben istemedim, işte hepsi bu..

Sonra sünneti kimin yapması gerektiğini düşündük..Herhangi bir sünnetçi olmayacaktı..Evet onlar çok pratikler ve tecrübeliler ama bunu istemedim.."Doktor" olacağı kesindi..Ama neci? İnsanın doktor arkadaşlarının olması süper, doktor kuzen daha da süper..Bernacım, doktorum, dostum dedi ki ürolog, çocuk cerrahı ya da plastik cerrah..Kuzenim, doktorum, Füsun ablam dedi ki o kadar basit ki hiç fark etmez..En son Rüzgar'ın doktoru dedi ki, Serkan Sayılıkan..Sanırım artık birbirimizi tanıyoruz Rüzgar'ın doğumundan beri bizimle olan doktoru Cemal Bey'le..Çünkü şunu ekledi..Serkan Bey çok iyi bir doktor ve de en önemlisi çok iyi bir insandır..O zaman tamam, iyi bir insansa daha da tamam..

Önce tetkikler..Kan alındı oğlumdan, ağladı ama, çok ağladı..Bebeklerde olurmuş, kanı pıhtılaştı, uzun sürdü..Kucağıma alıp tamam annecim bitti dediğim anda uyudu..İçim parçalandı..Yahu buna bile içim parçalandı..Akciğer grafisi..Kolay oldu çünkü hala uyuyordu..Sonra beyaz küre biraz yüksek çıktı..Serkan Bey belki anestezi uzmanı pediatri onayı ister dedi, sonra da ekledi, grip gibi birşeyler?Evet..Biraz burnu aktı, hapşurdu falan ama geçmişti? Herneyse..Sorun olmadı..Anestezi uzmanı tamam olabilir dedi, sabah ilk ameliyat bizimki olacak,08:00 de..Son emmesi en geç 05:00 olacak..Ben Rüzgar'ı 04:30 da uyandırdım ve de 05:00 a kadar emzirdim..Sabahları çok keyifli olan oğlum o gün de hastanede gülücükler saçtı herkese..Biz çok endişeliydik tabiki..Biraz da tarif edemeyeceğim bir şekilde suçluluk hissediyordum..Derken geldiler ve hazırladılar oğlumu..

Yarım saat sonra geri geldi..Önce hafif bir ağlama..Ama sonra..Daha önce hiç yaşamadığımız şiddette ve acıdan olduğu çok belli olan bir ağlama..20 dakika sürdü..Ben hemşire odası ve Rüzgar'ın odası arasında anlamsızca çok ağlıyor diyerek gidip gidip geldim.Hemşire demesin mi çok normal, benim oğlum 2 saat ağladı diye..Eyvah..Ama olmadı, ağrı kesici fitili aldı ve az sonra sustu..Evet evet sustu..Aaaaa tabi anneannenin battaniyesine koyup sallama fikrini bugüne kadar yaptığımız gibi reddetmedik..Hızla kabul edip uyguladık ve Rüzgar ne yaptı, hızla uyudu!!! Yaşasın geleneklerimiz ..Doktorumuz geldi gördü ve de gidebilirsiniz dedi..Eve geldik,reçetemizde 1 antibiyotik, 1 ağrı kesici,1 pomad ve 1 sakinleştirici vardı..Sakinleştirici sayesinde sanırım, o gün hep uyudu..Ertesi gün sargıları alınırken biraz ağladı ve huzursuz oldu..Ama geçti..

Bize de kocaman bir ohhh kaldı..Bitti diye mutluyuz..Neden sünnet ettiriyoruz, toplumsal bir baskı mı, dini baskılar mı daha doğrusu inançlar mı - ki bizim sebebimiz bu değil- ya da sağlık tedbiri mi..Bunun üzerine çok tartışılır ama biz şimdi şu kocaman "ohhhh" un tadını çıkartıyoruz..

Eklemeden geçemeyeceğim..Doktorumuz gerçekten "iyi bir insan" idi..Biz ona bir şekilde teşekkür etmek istedik ama bulamadık..Sonra dedik ki çiçek??? Bu benim hiç içime sinmedi, üstelik de kuru çiçek sevmem..Tazesi 2 gün sonra atılacak ve yazık olacak..Hay allah derken dedim ki "fidan" ?!? Turgut da çok sevdi bu fikri. hemen girdik TEMA 'nın sitesine.."Bize katılın" a tıkladım, üye oldum, "bağış yapın" a tıkladım. Şimdi Uşak Hatıra Oramında Dr. Serkan Sayılıkan adına dikilmiş 5 adet fidan var, onun adına bir sertifika düzenlettik, bu dünyada dikili ağacınız var artık doktorcum diyeceğiz ve de teşekkür edeceğiz..Sertifika düzenleyicisi de Rüzgar Suman oldu..

Oldu da bitti maşallah..

16 Kasım 2008 Pazar

Rüzgar 4 aylık!!!

kocaman olmuş değil mi..bana/bize öyle geliyor..

Doktorumuz Cemal İncedere çok yoğundu..size de öyle oluyor mu, hamileyken de, şimdi anne oldum şimdi de; gittiğim muayenehanelerde gebe/ anne kim varsa ortamda, gidip yanlarına nasıl gidiyor demek geliyor içimden..çok önemsiyorum ortak noktamızın gebelik/ annelik oluşunu..ama bu sefer Rüzgar ın hala uyuyor olmasından faydalanıp duman odasına attık kendimizi..Cemal Bey' in babası da ordaydı..bu ayrı bir konu aslında ama ben de yıllar sonra oğluma ait/ onu temsil eden herhangi bir yerde bu kadar mütevazi ve sakin kalabilmeyi çok isterim..hiçbir zaman ah ah, ben onu şöyle büyüttüm, böyle uyumadım, şöyle ettim, böyle vıdı bıdı dıdı yapmak istemiyorum.."default" diyelim biz bu annelik işine, niyet ettiğin anda fabrika ayarlarında bu tarz fedakarlıklar olmalı ve bu konuşulmamalı..yoksa olma anne mümkünse..

Rüzgar'ın bu ay çok az emdiğini düşünüyordum ama bir yandan da bunu takıntı haline getirmemekti derdim..fakat haklı çıktım..çok büyütülecek birşey olmamakla beraber her ay ortalama 1000-1200 gr alan oğlum bu ay 770 gr almış..dert etme dedi doktoru..devam anne sütüne..çok şükür ki hala sadece anne sütü..ama nasıl heves ediyorum ek gıdaya..oysaki düşününce sanki biraz da zorlanacağım gibi geliyor herşeyi taze hazırlarken ve de en önemlisi onu alıştırırken ..ve gerçekten ne ekonomik hem de ne pratik bir beslenme yöntemidir anne sütü..hem de bu kadar faydalı..

66.3 cm..6 aylık bebek boyunda..7990 gram..6.5 aylık bebek kilosunda..

uyku meselesine gelince..bu kısım biraz karışık..2 gün öğlene kadar Turgut bakıyor Rüzgar'a..ve de Rüzgar ben yokken biberonla beslenmekten hiç hoşlanmıyor..içindeki anne sütü olsa dahi..nadiren kabul ediyor..ağlamayı yemeye tercih ediyor..bu durumda ben hastaneden uçarak geliyorum eve..saldırıyoruz birbirimize..çok coşkulu (!) bir kavuşma oluyor..dolayısıyla Turgut açlıktan ağlarsa korkusuyla uykuya teşvik ediyor Rüzgar' ı..özetlersek..2 gün öğlen yaklaşık 12:00 ye kadar uyuyor parçalı bir şekilde..ben evdeyken daha çabuk uyanıyor..oyun halısı, ana kucağı, annesinin kucağı arasında yorulduktan sonra ne zaman isterse o zaman uyuyor!!!benim oğlumun uyku düzeni yok!!!canı ne zaman isterse uyuyor..istemezse de asla ama asla uyumuyor..peki uykuya nasıl dalıyor..utanıyorum-neden utandığımı da ayrıca bilmiyorum- ayakta sallanarak..kendi kendine çıkarttığı uyku seslerine eklenen benim emprovize "dandini dandini dastana" yorumlarım ya da babasının klasik türk müziğinin dibine kadar tabir edebileceğimiz engin repertuarı..evet evet, basbayağı ayağımızda sallıyoruz..genelde geceyarısı tercih ederken uyumayı, 1-2 haftadır 22:30 gibi pili bitiyor..

benim güzel arkadaşlarım var yatağına bırakıp, pışş pışş pışş yapıp uyutabilen..denedim gerçekten..ne mi oldu..Rüzgar müstehzi bir ifadeyle yüzüme bakıp kikir kikir güldü..bunun bir uykuya geçiş seremonisi olduğunu anlamadı..bu arada tabiki ışık yok denecek kadar az, her zaman uyuduğu odada ve yalnızız..ama hayır, Rüzgar çok eğlendi ama uyumadı..tabi biraz da sabır..tekrar deneyeceğim bunu ama önce sünnet olsun..fikir uçuşması oldu, evet yarın Rüzgar sünnet oluyor..konuya dönelim, baba Turgut diyor ki, şöyle 6 aylık falan olsun, oyuncaklarıyla oynasın, daha fazla ve bize ihtiyaç duymadan kendine ait bir hareket alanı olsun, yorulacaktır..sonra ılık banyo ve masaj ve sonra pışş pışş ile uyku..bakalım..doktorumuz ne dedi bu konuda, gündüz uykusu azalsın en geç 9 da uyusun..tamam..ama sünnetten sonra..canı yanacak biliyorum..bu yüzden ona göre hareket edeceğiz birkaç gün..sonra bizim dediğimiz olur..

başka? bu ay demir takviyesi başladı..tahlil yapmadan mı dedim? hani belki yeterlidir rezervleri..hayır dedi..anne sütü fakirdir demir açısından..tahlilsiz ve mutlaka!!pek içime sinmese de buna da tamam..ama tadı kötü, pas tadında, sonra su içirin dedi..su mu? hani ilk 6 ay sadece anne sütüydü? su içirebilirsiniz dedi..bu da içime sinmedi..ve de Rüzgar su içmeyi reddetti!!!ağzından resmen pas kokusu geldi damladan sonra..o bizim kadar rahatsız olmuş görünmüyordu..ve su içmedi!!bu arada hazır alınmış su değil, mutlaka kaynamış su dedi..


hala haftada bir kaka yapıyor dedim..olur dedi..olmasa iyi ama değil mi..

konu dışı ama 7 aylık olduğunda resimli kitaplarımız olacakmış ve beraber bakıp anlatacakmışız Rüzgar'a..ne güzel!!!


işte böylee...

RÜZGAR BÖYLE BÜYÜYOR..

10 Kasım 2008 Pazartesi


















MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor,
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel.
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere,
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...

Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Ölmemiş bir kasım sabahı !
Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın.
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

9 Kasım 2008 Pazar

bu bir ilk, sobelendim..



Çok yeni bir blog yazarıyım ben ve an itibariyle feci heyecanlı :))

Hamarat Anne sobelemiş beni, sobe konusu ise çantanızda neler var..ben de çok hızlı fotoğrafladım..yapmam gereken bu sanırım? ilk defa sobelendim, çok da emin değilim, yapmam gereken bu mudur? evet evet budur :



bir adet cüzdan, çok severek aldım ama yurdumun her köşesinde minik adamların istilası var..bu da Çin' de yapılmış, kenarlardan dikişler attı hafif hafif..

1 adet parlatıcı, gün içinde çok da parlatmıyorum kendimi ama ya parlatırsam diye 1 senedir tüm çantalarıma transfer ediyorum, bir de çilek kokuyor ve de yapış yapış..onu sürünce mümkünse yeme ve içme..evet ben sevmiyormuşum bu parlatıcımı..

1 adet kırmızı oje, ve de nasıl bir farkındalık dalgası sardı bir anda her yanımı, ben Rüzgar doğduğundan beri kırmızı oje sürmüyorum!!!oysaki çantamda taşıyacak kadar büyük bir aşk vardı ojemle aramızda!!!birazdan kavuşacağız o zaman, oğlum babasının dizinde uyumaya devam ederse tabiki..aslında ayrılığımızın sebebi bu sanırım, ya kurumadan Rüzgar uyanırsa..

1 adet kitap, ki bunu paylaşmıştım daha önce..

1 paket ıslak mendil, olmazsa olmaz, eksik kalırım..ıslak mendilin sağında 1 ruj..rimel ve allık sabah, öğlen ruj tazelenir, sonra da zaten evde olunur..

zeminde makaleler, tezim için oku oku bitmez bir makale arşivim var..bu koca çantada bu yüzden var sanırım..bir de akşamüzeri yürüyüşlerinde Rüzgar'ın bezi, yedek giysileri ve ıvır zıvırı için..

arkada durup bezgin bezgin bize bakan tablodaki "ms" ise tabiki çantamdan çıkmadı ama fırsat bu fırsat diye onu da çektim..kendisi bu bankın üstünde geleni karşılar evimizin girişinde, gidenlerle ise hiç ilgilenmez..ortaokul yıllarında, anadolu liselerinin en başarılı olduğu yıllarda ben de bir AKBAL öğrencisi iken, resim dersleri tek nefes alabileceğimiz ders olmasına rağmen bir korku filmi izler gibi geçer iken, resim öğretmenimiz X Bey iken..bu çalışmanın teknik adı nedir bilmiyorum ama benim anılarımda şöyle kayıtlıdır..evin kütüphanesinden rastgele bir Ana Britannica alınır ve rastgele bir sayfa açılır.. bir portre çalışma bulunur, diklemesine ortadan ikiye kesilir, X öğretmenimizin "emir"leri ile yüzün diğer yarısı orjinal yarısına bakarak çizilir..sonra bu çalışma herkes tarafından çok başarılı bulunur, Iraz çöp adam bile çizemez çünkü..ve yıllarca özenle saklanır. gün gelir "kocam" an Turgut çok beğenir ve de bulunan uyduruk bir çerçevenin içine alınır, asılacak yer bulunamaz, çünkü bir korku objesi de olabilir bu sanat eseri!!!evin girişindeki bankta alır yerini..ve biz bir aile büyüğümüz kadar hürmet ederiz kendisine..

işte böyle.. teşekkür ederim hamarat anne..yaşayan bir yermiş blogum..ne güzel..


6 Kasım 2008 Perşembe

kırkkaşik bedesteni


bugün dükkanımıza gittik uzun bir aradan sonra..rüzgar'ı beklerken hergün tren yolculuğu zor oldu turgut' a..e ben de hiç ama hiç yalnız kalmak istemiyordum..gitmedik hiç..babam çok yardım etti o zamanlar, açık tuttu dükkanımızı..sonra rüzgar geldi, "zaman" a birşeyler oldu, biz gene gidemedik..artık çok özledik ve gittik bugün..


sonra benim lise yıllarında kitaplarımı aldığım "Antik Sahaf" bir şube açmış bizim bedestene..tüm kitaplar belliki defalarca okunmuş!!!genel olarak 2. elden çok haz etmem, ama kitap olduğunda durum çok farklı..bayılırım bir kitabın defalarca okunmuş ve eskimiş hallerine..o kitabı benden önce okuyan insanlarla sanki bir savaşın aynı cephesinde mücadele veriyormuşçasına enteresan bir birlik bilinci falan yaratırım kendi kendime..hoş ülkemiz tam da böyle günler yaşamıyor mu zaten...

oğlum da aynen benim gibi hissetsin istiyorum bu konuda..

sevsin okunmuş kitapları..


kütüphanesinin ilk kitaplarını aldım bugün..


okunmak için yıllarca bekleyeceklerini bilmeme rağmen..




işte yukardaki gibi üşenmedim fotoğrafladım hemen aldığım ikinci elleri..üstüm başım toz içinde kaldı sahafta..kendi çocukluğumun kitaplarını aldım oğluma..günceli bilmiyorum çünkü.. ama bunlar klasikler..Rüzgar bunları mutlaka okusun istiyorum..ortak masallarımız olur hem ne güzel..



sonra bir de ben ve turgut için az da olsa taradım rafları..muhtemelen artık yeni baskısı yapılmayan, yapılsa da böyle olmayacağını bildiğim 2 kitap daha seçtim.

"kocam"an turgut için Fikret Otyam..







kendime de Bertrand Russell...

5 Kasım 2008 Çarşamba

ben küçükken, rüzgar büyürken..

dün birşey oldu..

oğlum büyüdü..

aile büyüklerinin ziyaretleri ile geçti kocaman iki gün..rüzgar' a müthiş bir sevgi, ilgi, agucuk bugucuk, vb. sundular..sonra gittiler..biz kaldık çekirdek aile..rüzgar pusetinde uzun uzun "aaa, eee, iiii, ıııı..." dedi durdu..bağıra bağıra..bunlar onun kusma öncesi sesleri diye her seferinde koştuk babasıyla..ama bizi görünce "ihi, ihi, ih ih ih" diyerek güldü, dün çok güldü..

sonra günlük menümüzün eksilmez parçası akşamüstü yürüyüşüne çıktık..elini bir kaldırdı havaya, bir daha indirmedi..ellerini uzun uzun ve tıpkı benim gibi hayran hayran izledi..uyudu ama her gözünü açtığında ellerini kontrol etti..zaten birkaç gün önce fark etmişti ellerini, bunu da yazmıştım şimdi bir de onlarla güzel oyunlar kuruyor oğlum..

henüz adının "rüzgar" olduğunu bilmiyor tabiki..ama dün babası ve benim aramda gitti geldi en anlamlı bakışlar, hem de biz adını söyledikçe..biz de kendimizce gururlandık en gözü yaşlısından..

bugün de hayran hayran izledim oğlumu ya, kendi kokulu çocukluk anılarım gibi onun da anıları olsun istiyorum dedim..kendi kokulu anılarım?!?

annemin "yeşil ruj" u ve bende yeme isteği uyandıran kokusu..ruj yeşil ama kırmızı boyar..

sonra dido..




eti puf..












pembo..











patlayan şeker..










sonra susam sokağı, işitme engelliler haber bülteninden sonra yayınlanan voltran!!!

bitmek bilmeyen pazar konseri..

mahallenin çocuklarını toplayıp asansöre binmece oynatma..

kapıdan alınan süt ve o sütten annenin "ara sıra" puding yapışının eşşiz coşkusu..

siyah ilkokul önlüğü ve bembeyaz hem de kolalı dantel yakalar...

ara sıra çektirilmesi gereken vesikalıklar ve öncesindeki tatlı heyecan..

rüzgar neyi hatırlayacak acaba?

3 Kasım 2008 Pazartesi

kadına yönelik şiddet


tam olarak ne zaman başlamıştım diyorum..biraz flu..galiba ilk "kızlar ip atlar, erkekler top oynar" ayırdına vardığımda, tam da ilkokula giderken ve de okulun kocaman bir bahçesi varken..ya da ben de çift tekerlekli bisiklet sürebilirim inadımın tuttuğu günlerde..benim için gurur meselesiydi diyebilirim çünkü üç tekerlekliden iki tekerlekliye terfi etmek, denge sağlayabiliyor olmak o zaman da önemliydi benim için..

herneyse..tam olarak ne zaman başlamıştım diyorum..sanırım ortaokula giderken..saçımızın varlığını çekme hakkı zanneden güdük oğlanı dövmeye karar verip kızları toplamışken..
sonra lisede "kadını adı yok" u okumuşken...

sonra evime, tarsus'uma dönmüş ve de kadın sığınma evi kurucusu olmuşken..

adli tıp master'ı yaparken, ve de eş+çalışan anne+yeni yemekler öğrenmek isteyen insan+evini hergün silmek isteyen ama beceremeyen kişi+TEZ YAZMASI GEREKEN ÖĞRENCİ olmuşken...
tezimin konusu " aile içi şiddete maruz kalan kadınların MMPI profilleri"..

yani o adı olmayan kadınlar dayak yediklerinde, aşağılandıklarında, harçlık istemek zorunda bırakıldıklarında ama alamadıklarında, kötü lakapları olduğunda, zorla soyunduklarında ne kadar incinmişler, nasıl hastalıklar eklemişler kalplerine ve de bedenlerine bunu inceliyorum..

bilin istedim..

2 Kasım 2008 Pazar

thanks god I'm still reading..thanks god? no!! thanks my dear husband..


OKUYORUM/ SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM

okudugum ilk kitap "deliliğe" dair..ve de psikolog olmaya karar verdiğim..şimdi tekrar okuyup ne hissettiğimi anımsamaya çalışıyorum ama çok başarısızım..bu başarısızlığıma çevresel sebepler bulma gayretindeyim..puding pişirirken ya da Rüzgar' ı gezdiririken okumaya çalışınca empati yeteneğim azalıyor gibi..ama her ne isem bu kitabı okurken psikolog olmaya karar verdiğim hallerimde, o hallerimi takdir ediyorum..özlem ve saygıyla nıyorum kendimi..

30 Ekim 2008 Perşembe

en güzel bayram!!!


Bugün 29 Ekim..Cumhuriyet Bayramımız, en çok da oğlumun bayramı..

Zihni ve önü açık olsun istiyorum onun..Denemekten korkmamasını ve en çok da düştükten sonra kalkmak gayretinde olmasını..Okumasını, önce bilgi sonra fikir sahibi olmasını, aydınlık yüzüne yakışan aydın bir beyninin olmasını..”Cumhuriyet Çocuğu” olsun istiyorum oğlum..

İyi ki doğdun Cumhuriyet!!!

10 Ağustos 2008 Pazar

13 temmuz 2008..

"karnımda kocaman kasılmalar var" cümlesinin milyon kere tekrarıyla geçen uzun bir pazar..acaba geliyor mu , evet evet gelsin bakışmaları müstakbel babayla..

yok yahu, zaten belki de karnımda sadece yastık var düşüncesi bende..sonra mutfağımın kapıları camları pis, daha gelmez..ama ya gelirse..o zaman kalk ve kapı cam sil..doktorunu arama pazar pazar..seni bir hastan arasa ne hissedersin..hiç de kötü hissetmem..hastanın pazarı pazartesisi yoktur..ama gene de cam kapı pis..hem sadece mutfaktakiler pis..o zaman sil..sildim..

artık 14 temmuz..00.00 da yatağa gidiş..aynı kasılmalar..huzursuzum ama artık heryer temiz..o zaman neden huzursuzum? uyu..uyu..uyu..olmuyor...uyuyamıyorum..o zaman karpuz ye!!!evet, huzuru bulmanın en güzel yolu sıcak bir Adana geceyarısında, klimadan da etkili Adana karpuzları..yedim..huzursuzum hala..

02:45..sıçradım..banyoya..gülmeye başladım..sanırım heyecandan azıcık da titremeye..gelmeye karar verdi oğlum, artık anladım..15 günü var hala benimle kalabileceği..ama gelmeye karar verdiyse yapılacak birşey yok..tıbbi terimlere ne hacet, beklenen an, suyum geldi!!! ama sancım yok???bu işte bir tuhaflık yok mu???

pazar pazar doktor aranmasa da pazartesi sabaha karşı (02:55) doktor aranır..hastaneye gidilir..NST (non stress test) bağlanılır, sancı olmasa da doktorun talimatıyla yatış yapılır..

lap top, cep telefonu, ben çarşafımı getirdim onu serelim, sabaha karşı izlenilen kainat güzellik yarışması, çikolata alındı mı ki, nazar boncuğu nerde, odanın manzarası güzelmiş geyikleri, acıkınca aile bireylerine en çok da anneme sözlü taciz..hemşireler sezaryenden emin, doktor gelene kadar yemek yok!!!!bir tek ben tutturuk vaziyette söyleniyorum..ben normal doğuracağım!!!

ve kahramanımız geldi..o güzel yüzüyle ve de mis gibi gülümsemesiyle Doç. Dr. Sefa Kelekçi muhteşem eşliğiyle birkez daha bizimle..anlatıyor anlatıyor anlatıyor..ama benim ilk cümlemi aklımda tutmam lazım: ben açım!!! ve ben mutsuzum aç olduğum için, o zaman bebeğim de mutsuzdur değil mi..sıvı gıda..mercimek çorbası, içine ekmek doğranmış..ve de meyva suyu..normal doğum beklediğimiz için izin verdi..

oğlumla ilgili ise şöyle...14.00 e kadar normal doğum eyleminin başlamasını bekleyeceğiz..gerekli rahim açıklığı 10 cm, benim ise sadece 1 cm..

sonra..sancım yok..doğum başlamıyor maalesef..doktorumdan yürümek için izin istiyorum..hayır..suyu kalmadığı için enfeksiyon riski var rüzgar ın içerde..peki..

hemşire geldi..suni sancı serumu takılacak..turgut demotive..istemiyor..kuzeni çok acı çekmiş ve turgut u uyarmış, hiç çekmesin bu acıyı..sezaryen isteyin demiş..ben asla diyorum, o Sefa Bey' i bekleyelim diyor..Ben normal doğum istiyorum diye nerdeyse bağırıyorum Sefa Bey i görünce..tamam diyor..hem herkesin acı eşiği farklıdır..suni sancı başlıyor..evet basbayağı sancı ama rahatım..doz artana kadar..acı çekiyorum, çok acı çekiyorum..ama hala kararlıyım..sonra...18:15 de muayene..sadece 2cm açılma..

turgut lütfen diyor, lütfen sezaryen iste..artık dayanamıyorum..ağrı şoku kapıda...tamam diyorum..sezaryen istiyorum..bir anda hasta asansörünün beyaz ışıkları, yeşilli doktorlar,ben titriyorum, susmayan ve beni çok olumlayan anestezi uzmanı..eşim nerde diyorum..yasak deyince onlar , kimdi hatırlamıyorum, o zaman doğurmam diyorum!!!! şakaymış..kötüydü ama..önce beni hazırlayacaklarmış..kamera ve turgut içerde..

epidural sezaryen istiyorum..oğlumu ilk ben görmeliyim ve odaya hemen gitmeliyim..14 temmuz, 18:43, Rüzgar SUMAN kocaman bir çığlıkla yerini alıyor aramızda..3200gr ..50 cm..kaşları çatık..ağlıyor..görüyorum oğlumu..o çok küçük..ya da herşey çok büyük..ağlıyorum ben de..iyi mi diyorum..apgar puanını soruyorum..ben ne zaman gideceğim diyorum..Sefa Bey konuşuyor, ben konuşuyorum..şeker adam anestezi uzmanı metanetimden dolayı tebrik ediyor beni?!? emin misiniz diyorum..turgut elimi tutuyor, yüzümü okşuyor..şükrediyorum onun eli hep üstümde diye, o benim "eşim" diye,artık aileyiz diye.. herşeye kafa tutuyorum..oğlum diyorum o kadar..

ben gelene kadar battaniyeyi emdiğini müjdeliyor anneanne..sonra rüzgar ı kucağıma veriyor..oğlum hazır..emiyor emiyor emiyor..

ben anneyim...turgut baba, kudret anneanne, toros dede, şahan dayı, sülüş hala, zeynel amca, gülsüm hala...sıfatlar çoğaldı...ben çoğaldım..rüzgar esti üstüme...