23 Kasım 2010 Salı

Şeker tadında/ Tombul Peri

Benim oyun grubu annelerimden pek sevgili Tombul Peri; pozitif, yaratıcı ve çalışkan..Yaratıcılık kısmına vurgu yapan bir post olacak bu..Ben ba-yıl-dım her birine, bir yerine kondurulmuş bir şeker ya da şekerimsi illaki var ama ben sanat eseri diye bahsetmeyi tercih ediyorum :)















Sipariş için:

tombulperi@hotmail.com

20 Kasım 2010 Cumartesi

19 Kasım 2010 Cuma

Bizimkiler & Şaka

Turgut' un şehir dışı işi bizim şehir içi seyahatimize denk geldi..Oğlumla uzuuuuuuuuuunnn bir(kaç) otobüs yolculuğu yaptık, hani şehirlerarası tadında olanlardan..Ve Rüzgar her sıkıldığında yurdumun güzel insanı bana yardımcı olmak çin elinden gelen yaptı, işte size memleketimden insan manzaraları:





Rüzgar: Annneeeee, ben çok sıkıldım :(
X teyze: Gel gel, sen benim oğlum ol, boşver anneni!!!
Rüzgar: Ben seni hiç beğenmedim ki :(
Iraz' ın iç sesi: Teyze şimdi bana yardımcı olduğunu zannediyorsun, o yüzden Rüzgar' ın görmediği zannedip dilini ağzının sağından küçücük çıkartıp göz kırpıyorsun değil mi..
Iraz' ın dış sesi: Teyze şaka yaptı tatlım..

Rüzgar: Anneeeeeeeee, ben acıktım..
X Amca: Al sana para, al al, al hadi al, utanma all, bayramdır al..
Rüzgar: Almiyacaaaammmm
Iraz' ın iç sesi: Hoppalaaaaa
Iraz' ın dış sesi: Teşekkürler ama alamaz, almamalı, yani kem küm..

Rüzgar: Anneeeee, inelimmmmmmm miiiiiiiiiiiiii, inga, ciyak, vs.
X abi: Şşşşt, sus bakiiim, sus dedim, kızdım bak!!!
Rüzgar:Abi bana neden kızdı anne?-Daha çok ağlar-
Iraz' ın iç sesi: Noluyor ya, bugün dilini küçücük çıkartıp göz kırpanların buluşma günümü, aaaa,aaaaa, aaaaaaaaaaaaaa!!!!
Iraz' ın dış sesi: Kızmadı tatlım abi, bu da şaka, haklısın ben de çok sıkıldım hem de..

Rüzgar: Anneee, gelmedik mi daha, ben çok sıkıldım..
X abla: sıkıldın mı sen, ayyy kıyamam yazzıkh, gıdıklıyım mı seni?
Rüzgar: Gıdıklamaaaaaaaaaaaaa-çığlık atmaya ramak kala-
Iraz' ın iç sesi: Sen sıkılınca seni gıdıklıyorlar mı şeker?
Iraz' ın dış sesi: Yok oğlum, gıdıklamayacak abla, bugün herşey şaka..

....

Ne eğlenceli değil mi..

15 Kasım 2010 Pazartesi

Çocuklar ve Kurban Kesimi

Üniversite yıllarımdan Sevgili Hocam Prof. Dr. Serdar M. Degirmencioglu ve Uzman Psikolog Can Gezgör' ün kaleme aldığı bu uyarı tadında yazı eşliğinde iyi bayramlar dilerim..

COCUKLAR KURBAN KESIMINDEN UZAK TUTULMALIDIR

Çocuklar ölümle çok zor baş ederler. Bunun nedenlerinden biri, çocukların ölümü tam olarak kavrayamamalarıdır. Araştırmalar, çocukların 10 yaşından önce ölümü anlayabilmelerinin beklenmemesi gerektiğini göstermektedir. Bu bilgiler ışığında Kurban Bayramı süresince çocuklara çok özenli davranılması gerektiği ortadadır. Kurban kesimini gören çocukların hem kısa dönemde hem de uzun süreli olarak etkilenebildiği bilinmektedir.Özellikle 5 yaş öncesi ölüme, can cekişmeye ve kana şahit olan çocukların, anlamakta güçlük çektikleri bu olaylar nedeniyle ciddi düzeyde tedirgin ve rahatsız olmaları doğaldır. Öte yandan, kurbanlık hayvan evde beslenirse, çocuklar bu hayvanla cok kısa sürede güçlü bir duygusal bağ kurabilmekte ve bu hayvanın kurban edilmesi çocuklar açısından çok sarsıcı ve örseleyici olmaktadır.

Kurban Bayramı'nda Çocuklara Nasıl Davranılmalı?

1)Çocuklar hiçbir şekilde kurban kesimini izlememeli ve izlemeye zorlanmamalıdır.6 yaşından küçük çocukların kurban kesimini kesinlikle görmemesi gerekir.Çocuklar 8 yaşından başlayarak kurban kesilmesinin anlamını kavrayabilirler ama 10 yaş öncesinde ölüme ilişkin kavrayişları yetersiz olduğu için yine de rahatsız olabilirler.Kurbanın dini boyutu 11 yaştan sonra daha iyi anlaşılabilir.Bu nedenle çocuklar 12 yaşına dek kurban kesimini görmemelidirler.

2)Hiçbir birey, 12 yaşında veya daha büyük olsa dahi,istemiyorsa kurban kesimini izlemeye zorlanmamalıdır. Büyük kentlerde belediyeler tarafından belirlenen kesim yerlerinde uzun süreyle sıra beklenmesi söz konusudur.Çocukların toplu kesim yerlerinde çok sayıda kesime maruz kalması söz konusudur.Çocuklar hiçbir şekilde toplu kesim yerlerine götürülmemelidir.



3)Çocuklar yeni ve olağan dışı şeyleri merak eder.Merak ettikleri için kesimi izlemek isteyebilirler.Bu onlarin kesimden etkilenmeyeceği veya kurban kesiminin anlamını kavradıklarını göstermez.

4)Çocukların yanında kurban kesiminin konuşulması ve ayrıntılı olarak anlatılmasından kaçınılmalıdır.Bir çocuğun kurban kesimini video veya televizyondan izlemesi de sakıncalıdır.

5)Çocuklarin bir süredir baktıkları ve duygusal bağ kurdukları hayvanların kesilmesi,tüm çocuklar için rahatsız edicidir ve özellikle küçük çocuklar için çok ağır etkiler yapabilir.Bu nedenle kurbanlık hayvan evde beslenmemeli veya çocuğun kurbanlık hayvanla uzun süreli teması olmamalıdır.



6)Eğer kurbanlık hayvan evde beslenirse, hayvanın kesileceği çocuğa dürüstçe anlatılmalıdır. Bu aşamada çocuğun yaşına göre açıklama yapılması ve kullanılan kelimelerin özenle seçilmesi önemlidir. "Uykuya daldı", "Zaten ölecekti", "Kaza oldu" gibi açıklamalar kullanılmamalıdır.Çocuğa haber verilmeden kesilen hayvanın etinin daha sonra çocuğa, “Kestik ve bak ne güzel yedik” gibi açıklamalarla yedirilmesi cok olumsuz etkiler yapmaktadır.

7)Çocuklar ve hiç kimse, istemiyorlarsa kurban eti yemeye zorlanmamalıdırlar. Zorlama çocuğun uzun süreyle etten tiksinmesine yol açabilir.

8)Çocukların ölümle ilgili ya da ölümün ardından yaşadıklarına ilişkin soruları bayram sırasında artabilir. Bu sorulara, yaşa uygun olarak, açık ve net cevap verilmelidir. Açıklama yapılırken yanlış, yetersiz veya bazen çocukta endişe yaratabilecek bilgiler verilmemelidir.



9)Çocukların duygularını anlatmalarına izin verilmelidir. "Erkekler ağlamaz" gibi ifadeler kullanılmamalı ve çocukların anlattıkları dikkatle dinlenmelidir.Çocuğun üzüntüsüne ve yasına ilgi göstermeli ve değer vermelidir.Üzüntüsünü paylaşırken "Boş ver!", "Seneye yenisini alırız." gibi geçiştirici sözler sarf edilmemelidir.



10)Televizyon kanalları kurban kesimlerine ilişkin görüntüleri, kan ya da parçalanmış hayvan görüntülerini vermekten kaçınmalıdır.Anne ve babalar çocuklarını bu görüntülerden uzak tutmalıdırlar.

11)Kurban Bayramı sırasında yaşananların, çocuğu çok etkilediği ve davranışlarında önemli değişikliklere neden olduğu (uyuyamama, yemek yememe gibi) görülürse bir uzmana danışılmasında yarar vardır.

13 Kasım 2010 Cumartesi

ses, bir, ki..

Taşındık, perdelerimizin bir kısmını henüz takamadık, şiirlerdeki gibi perdesiz evin çocuklarıyız, şaşkınız, hızlıyız, yorgunuz..

Rüzgar önce evimize gidelim dedi, önceden hazırlamak istemiştim tabiki, ama kabul etmemişti, başa geldi, mecburen çekilesi, şimdi burası bizim evimiz diyor..İlk birkaç gün evdeki herşeyi gösterip bu benim mi anne demesi içimi yaktı, annelik evet evet ben suçluyum diye çığlık atmaya hazır bir bünye haline getirdi beni..

Hastalandım bu dar zamanlarda bir de..Ama öyle böyle değil..Sesim yok oldu, çıkmadı, dur dedi bana evren, yordun kendini..Durmadım,bu ara duramaam, kocaman haplar yuttum,tam 24 saat yattım, Rüzgar anne seni doktora götürmem lazım dedi, yüzümü sevdi nedense simetrik hareketlerle, ertesi sabah tamam geçti dedim ve kalktım..Şimdi sesimle aramı düzeltmeye çalışıyorum, azıcık naz niyaz..

Son bir ayda hemen hemen her gün oyun grubu, 3 doğumgünü hazırlığı, 1 taşınma ve bir de son gaz büyüyen oğlumuzla doluydu günlerimiz..Oyun grubu yapıyorum, ne zevk, ne keyif, ne şans..Ve de doğumgünleri yapıyoruz Turgut' la..Süslüyoruz ellerimizle, sonra ben artık her evin oyuncusu olduğum için, oynuyoruz çocuklarla..Animatörsüz, çığlıksız, palyaçosuz..Eğleniyoruz, eğleniyorum :)

Iraz' ın Oyun Grupları artık bir de Irazca Doğumgünleri yapıyor yani..Yarın fotoğraf eklerim, ya da öbür gün, ya da başka bir gün..

Şimdi biraz kitap okuyacağım, J. J. Rousseau, Emile..Şöyle imiş;

Rousseau’nun ikinci romanı olan “Emile”, aslında yazarın insanların eğitimi ve kültürel gelişimi hakkındaki düşüncelerini yansıtıcı bir niteliktedir. Başkalarının koyduğu kurallara göre eğitilen insanların özgür olamayacağını ve köleleşeceğini savunan Rousseau, romanını beş bölüme ayırır; ilk bölümde, Emile kırsal bir bölgede, anne sütü ile beslenerek büyür. İkinci bölüm Emile’in beş ie oniki yaşları arasında geçer , yetim kalan çocuğu himayesine alan ve Rousseau’nun ideal toplumunun temsili olan öğretmeni, on ikisine gelene kadar karışmaz Emile’in hayatına. Doğayı gözleyerek büyüyen Emile’e ne din, ne ahlak, ne bilim, ne sanat konusunda bir bilgi verilmez, herhangi bir otoritenin baskısından uzak tutulur çocuk.