31 Aralık 2009 Perşembe

Hoşgeldin 2010, bunları mı getirdin?


yine değişim
aşk
yeni ve xxxl bir hayal panosu
coşku
oyuncak değil oyun
konser
büyümek değil evrilmek
yaşlanmak değil öğrenmek
çocuk oyunları
az yemeler çok demeler
kamp kurmalar ritm olmalar
oyun grupları
seramik kaseler
sakin yürüyüşler
koşturan hayaller
yeni filmler
eski kitaplar
istanbul
okumalar
yazmalar
çoğalmalar
renkler
şarkılar
buralar
oralar
rüzgar

29 Aralık 2009 Salı

notlar

1. İkea' dan siparişlerimiz geldi. Sedefcim canım, teşekkürler tekrar. En önemli parçalar 2 adet basamak, bir mutfağa bir banyoya. Sabahları elini yüzünü yıkayıp dişini fırçalayan Rüzgar. "Sıcak, sıcak" diye bağıra bağıra yemek karıştıran Rüzgar. Basamaktan inmek istemeyen Rüzgar. Çığlık atan Rüzgar. Bazen düşen Rüzgar. Bedeli ne olursa olsun şahane dahil oluyor herşeye bu sayede. Yaşasın basamak.



2. Rüzgar hiç susmuyor. Her duyduğunu tekrar ediyor. Diyelim biz onu dahil etmiyoruz,sohbete dalmışız, böyle anlarda hiç durmadan "baba, baba aba dude aba dude aba dude" diyor. "aba dude" ne demek bilmiyoruz. İlgilenirsek eğer ağzımızdan çıkan herşeyi tekrar ediyor. 2 kelime yan yana henüz geliyor. favorisi "men dediiiii" yani ben geldim. Gene gelip "baba baba" dedi fark ettiniz mi bilmem.

3. Tchibo' dan at aldık Rüzgar' a. Ben çocukken çok istedim benim bir atım olsun, kurulur kurulmaz Turgut' a dedim ki beni taşır mı. Tabi tabi dedi. Dalga geçmediğini varsayıp bindim. Taşıdı. Rüzgar da seviyor atını. İyi bakıyor ona.



4. Ayten' le tanıştım. Sedef, ben, o. Ne güzel sohbetti. Tekrar olsun, sık sık olsun. Yaşasın blog dedim. Yaşasın internet dedim.

5. "Hoşgeldin 2010, Oyunlar mı Getirdin" partimizi yaptık. Herkes çok eğlendi, ben çok eğlendim. Yaşasın Oyun Gruplarım, yaşasın çocuklarım. 11 çocuk 17 yetişkin. Şimdi saydım, ne kalabalıkmışız. Ne eğlendi çocuklar, sabah uyanıp bugün de partiye gidelim diyenler varmış,sürekli partiyi anlatan da!! Çok mutlu oldum :)



6. Benim anne olduğumu bilse de "ben kimim oğlum" dediğim de "anane" diyor Rüzgar, sonra da kahkaha atıyor. Peki.

7. Rüzgar biraz hasta. Biraz ama geçmiyor. Uzun süredir biraz hasta.Kendi kendine halledemedi. Bugün antibiyotik başladık doktorumuzun muayene sonrası tavsiyesi ile.



8. Yılbaşında evdeyiz. Çay, kestane, erken uyumuş Rüzgar, tv, kanepe, battaniye. Umarım uyuyup kalmam.

9. Rahel var üniversiteden canım canım canım arkadaşım. Psikolog, meslekdaşım. Kızı Kayla ile Rüzgar' ın arasında 20 gün var. Hep haberleşiriz. Dedi ki geçenlerde "çocuk insanın narsistik uzantısı, ona gelen lafı kendine geldi sayıyor kişi.." Rahel seni çok seviyorum.



10. İstanbul' u özledim. Sanki 2010 yıl oldu görmeyeli.

11. Evde herşey oldu düm tek.



12. Bunlardan yaptım. Erin' e de yolladım, oyun grubu çocuklarıma da verdim. Fotoğraflamayı koşuşturmacadan unuttum. Ayça' dan çaldım fotosunu, iznin olur değil mi? Gene yapacağım. Hatta satacağım. Nasıllar?



13. Bitti.

2010, başlasın!!!

Montessori mail grubunda yapılan çekiliş Rüzgar için pek bir şenlikli oldu. Neden? Çünkü Erin onu çekti, Rüzgar' da bir heyecan bir heyecan, bakışlarından anlıyorum, ben de eşlik ediyorum ona heyecanla :)

Geldi paketimiz geçenlerde, ama oyun grubunun yılbaşı partisi hazırlıklarından fırsat bulamadım ki aktarmaya..

Ama işte bu!!!



Sonrası?

İyi ki tanışmışız Ayça, iyi ki size biz çıkmışız.O; sen, ben , Erin, Rüzgar fotoğrafı iyi ki çekilmiş, iyi ki elleri yan yana duruyor şimdi bu şahane yılbaşı kartında..

Ne güzel başlayacak 2010!!!

19 Aralık 2009 Cumartesi

Kitap Mimi


En hızlı bu mimi cevaplarım diyordum, çok geç kaldım. Yazıyorum hemen hemen..


Şu an okumakta olduğunuz kitap/kitaplar, kısaca konusuyla?

Elif Şafak, Şehrin Aynaları. Almassam dayanamazdım. Elif Şafak ne yazsa merak ederim. Şimdi yavaş yavaş, sakin sakin okuyorum. Ne anlatmıyor ki..Ortaçağ, Engizisyon, Osmanlı, hırs, aşk, haset. Ama daha dingin ve az koşuşturmacalı bir zamanda tekrar okunmalı tarafımdan, ya da öyle bir zamanda okumalı henüz okumamış olanlar.

Osho, Çocuk. Aslında çoktandır Rüzgar' la ilişkimde içselleştirmeye çalıştığım bir ruh halini çok güzel anlatıyor kitap, ama uyarmalıyım ki çok kötü bir çeviri. Ruh halini anlatıyor diyorum çünkü çocuğunuza şöyle yaklaşın, böyle konuşun gibi yönlendirmeler yok, bir "olmak" hali var, onu anlatıyor..Zaten diğer adı da "Kendin Olma Özgürlüğü"

Teach Me To Do It Myself. Evde yapılabilir Montessori Aktiviteleri, yönergeleri ile.

J.Krishnamurti, Bunları Düşün. Bugün başladım. Farklı pek çok konuda Krishnamurti' ye sorular sorulmuş, onların cevapları. Bu ara çok yoruldum, yorulduğum için biraz gerildim, gerildiğim için de biraz karamsarlaştım, iyi gelir diye düşünüyorum.


Mim soru no 2: En son aldığınız kitap/kitaplar?

Susan Striker, Çocuklarda Sanat Eğitimi.

Engin Geçtan, Psikanaliz ve Sonrası.

Mim soru no 3: Şimdiye kadar okuduğunuz kitaplar arasında en çok sevdikleriniz?


Murathan Mungan, Yüksek Topuklar
Cemal Süreya, Sevda Sözleri
Jack London, Martin Eden
Joanne Greenberg, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Hamdi Koç, Çiçeklerin Tanrısı
Patrick Suskind, Koku
Vedat Türkali' nin her bir cümlesi bir kitap eder benim ruhumda..


Mim soru no 4: Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap/kitaplar?

Orhan Pamuk, Yeni Hayat.
En kısa zamanda tekrar okuyacağım çünkü bu hariç tüm kitaplarını öyle hızlı ve öyle keyifli okudum ki.

Mim soru no 5: Elinizdeki bitince okumayı düşündüğünüz kitap?


Susan Striker, Çocuklarda Sanat Eğitimi.


Sanırım ben kimseyi mimlemiyorum, herkes yazdı gibi geliyor..

Bir de ben bütün bunları şurada da yazıyorum..


12 Aralık 2009 Cumartesi

Biz 6 yaşındayız..


Evde ikimizin de pardon üçümüzün de sevdiği bisküvilerden azıcık vardı..Önce 6 mum dedim, sonra saçmalama..
1 mum, illaki çay, tıkır tıkır yağmur, sevgilim, onikiaralıkikibinüçten beri seninle yaşıyorum, ne güzel..
Rüzgar uyandı..O da kutluyor bizi, uzunca, tam 1 saattir uyumuyor..
Altı yıl, altın ve de..

10 Aralık 2009 Perşembe

iki duyuru

Birincisi İstanbul' da:




Etkinlik ücretsiz!!!

Tarih: 13 Aralık Pazar
Saat:17:00 - 18:30
Yer: Maviengin Psikolojik Danışmanlık
Katılım için
0506 611 94 92
Deniz Hanıma ulaşarak ön kayıt yaptırabilirmişsiniz.

İkincisi Ankara' da:

Çocuğumla –Hemen Simdi – Montessori Etkinlikleri
“Kendi kendime yapmayı öğrenmeme yardım et”

Bütün çocukların kalbinde yatan istek aslında budur. Günümüz dünyasının aşırı meşgul
yetişkinleri olan bizlerse çoğu zaman onun yerine kendimiz yapmayı tercih ederiz. Ona
deneyim yaşatmak için ya vaktimiz yoktur ya da sabrımız. Biz bir an önce sonuca ulaşmak isterken çocukların süreçten keyif aldıklarını unuturuz. Oysaki her işi yetişkinler tarafından yapılan çocuklarda bağımsızlık ve öz disiplin gelişimi engellenir!
Montessori Eğitimi; çocuğun süreci yaşamasına izin verir ve ben kendim yapabilirim
duygusunu hissettirir. Tüm dünyada 100 yılı aşkın bir süredir uygulanan ve her geçen gün saygınlığı artan Montessori yöntemini daha yakından tanımak, kendi çocuğunuzla evde yapabileceğiniz uygulama örneklerini görmek ve baska anne-babaların deneyimlerini paylasmak için “Evde Montessori Sistemi” adlı atölye çalışmamıza hepiniz davetlisiniz.

Hilal Mutlusoy Öktem
Psikolojik Danışman, Montessori Eğitmeni
Selcen Çevik Avcı
Çocuk Gelişimi Uzmanı

Çalışma Tarihi: 12 Aralık Cumartesi 2009 - 13 Aralık Pazar 2009
Saat: 11.00 – 15.00
(Her iki günde de aynı çalısma sunulacaktır, katılımcıların kendilerine uygun olan gün için rezervasyon yaptırması gerekmektedir.)
Ücret : 60 TL

Çalısma Yeri ve İletişim:
Binbir Çiçek Çocuklar Evi
Resit Galip Caddesi Fıskiye Sokak No:16 G.O.P. Ankara
Tel: 0 312 448 18 18
info@binbircicekyuva.com
binbircicekvakfi@yahoo.com

Çalısma Binbir Çiçek Çocuklar Evi’nde tüm orijinal ve alternatif materyalleri bulunduran bir Montessori sınıfında yapılacaktır.

Her iki etkinliği de düzenleyenler hakkında fikir ya da bilgi sahibi değilim. Bana ulaşan duyurular. Paylaşmak istedim.

8 Aralık 2009 Salı

nisyan



1. Dün pazı sardım, düdüklünün buharında pişirdim, harika oldu, kocamı mutlu etmek tek amacım olmasa oturup hepsini yiyebilirdim.

2. Rüzgar' ı öptüm, uykusunda, uyanırsa uyansın dedim, deli gibi öptüm boynunu, ellerini, gülümsedi ama uyanmadı.Bayılıyorum sana dedim, yine gülümsedi ama uyanmadı. Poposunu döndü bana en sonunda..

3. Yılbaşı için yapılacaklar listemi yazdım. Şıkır şıkır bir bebekli yılbaşı partisi var bu sene bizim evde. Süslerimi ve hediyelerimi kendim hazırlayacağım, fabrikasyon olmayacak bu sene, ne hediyeler ne de 2010, el yapımı zevkli bir 2010, olur mu olur..

4. Engellenemez bir domates yeme isteğim var, bu kış vakti, bunu halletmeliyim. Rüzgar da dolapta domateslerin olduğu gözü öyle iyi biliyor ki, önce aç diyor, sonra eline alıp ıka diyor- yıka-.

5. Artık Rüzgar' ın yanında çok dikkatliyiz. Yerden birşey buluyor, gözümün içine bakıyor. Yeme dersem yiyecek. Demiyorum. Dilimin ucunu ısırarak başımı çeviriyorum. "Ah ah ah" diyerek veriyor bana, al diyor yani. Bugün mont giymem krizi, sonra da bu montu çıkarmam krizi. Sıklıkla altımı açtırmam, madem açtın kapattırmam. Bugün babasına anlattım durumu eve gelince, kötü kötü baktı bana dönüp. Dedik ki, hııııı, yanında konuşmuyorduk hani..Kızıyor bazen bana, elini yüzüme doğru uzatıp "ğayıı, ğayıı" diyor..Hayır anne demek bu..Pırt yapıyor çişş diye tutturuyor gibi çoğalır örnekler..

5. İstanbul' a kar yağar yakında, işe gidemeyip evde kalır insanlar. Bundan 2.5 yıl kadar önce biz orada yaşarken olduğu gibi..O karın kokusunu özledim. Rüzgar' ı kaptığımız gibi uçuversek, desek ki biz evde mahsur kalmayı özledik, çıkmayalım evden. Gülerler mi?

6. Nimet il nisyan. Unutmak nimettir yani.

7. off.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Kavanoz




İnce motor becerilerinin ve el- göz koordinasyonunun gelişmesi için güzel bir aktivite.

Evde ne kadar boş kavanoz varsa Rüzgar' ın masasına taşıdık, ama bu aktiviteyi ilk zamanlarda en fazla 3 kavanoz ile yapıyorduk. Kapaklarını beraber açtık ve karıştırdık. Daha sonra ben elime bir kapak aldım ve "acaba hangi kavanozun kapağı bu?" diye aramaya başladım. Beni taklit etmeye başladı, beraber yapmaya başlayınca yavaşça pasif konuma geçtim ve onu izledim, sessizce.

Tamamını eşleştirdiği zamanlarda dikkati dağılmadıysa bir kere daha kapattık, açtık ve karıştırdık.Bazen de orada bitirip kavanozları yerlerine taşıyarak sonlandırdık. Düzen sıralamasını içselleştirmesi için materyalleri beraber kaldırmadan hiçbir aktiviteyi sonlandırmamak aktivitenin kendisi kadar önemli.

Dikkat süresinin uzaması için de güzel bir aktivite.


3 Aralık 2009 Perşembe

bilemedim.



Yazmayayım dedim..
Okumamış olsaydım dedim..
Turgut' a da okudum, o da ağlayınca keşke en azından ona okumasaydım dedim..
Rüzgar'ı yatırırken, onu öperken utandım, kimsen ve neyden bilemedim..
Ülkem neden insanına sahip çıkmaz, hele de çocuklarına hiç bilemedim..

Bu nasıl bir acı, hala tarif edemedim..

2 Aralık 2009 Çarşamba

www.aycaogus.com



Sadeliğiyle ve anlattığı bir sürü hikayeyle tıpkı "sen" olmuş bu site Ayça..Rüzgar' ın bir kardeşi olursa gelirsin değil mi bize de..Hem elimizden tutarsın çokça heyecanlı, hem biz de bir parçası oluruz anlattığın şahane hikayelerin..

http://www.aycaogus.com/


21 Kasım 2009 Cumartesi

Yapraklar.

Bu aktiviteyi oyun grubumuzda da gerçekleştirdik..




Sokaktan dökülen yaprakları topladım. Hava çok yağmurlu olmasaydı bu aktiviteye birlikte yaprak toplayarak başlamak şahane olurdu. Yapraklar kuru değildi zaten ve önce iyice yıkandılar, sokaktan toplantıkları için..Mikrodalga fırında kurutuldular..

Yaprak sepetini masasının üstüne koydum ve ilgilendiği anda "Bak yaprak" dedim. Bunu sıkça tekrarladım.





Sonra ben ufalayarak Rüzgar' a model oldum ve sustum. O kendiliğinden dahil oldu, bu kısım çok önemli,kendi kararlarıyla başladıkları her aktiviteye daha uzun süre konsantre oluyorlar. En fazla "sen de yapmak ister misin?" diyorum. İlgilenmesse, kaldırıyorum..Böylece kendi seçimlerini yaşıyor..

Ve yaprakları ufalamaya başladı. Çıkan ses çok hoşuna gitti ve "tıt, tıt" diye taklit ettik sesi..





Benim daha önceden, evet o anda değil, müdahele ederdi,onu engelleyip "hayır, ben yapacağım" demem sinir bozucu olurdu, o yüzden daha önceden çizdiğim yaprağı aldık, yardım etmek istediğinde dahil olmasını sağlayarak zemine uhuyu sürdük. Bu arada sürekli konuştum. "Bak, ben buraya da bir yaprak çizdim" dedim sıkça tekrarlayarak.





Sınırları sürekli "yaprağın içine" diyerek gösterdim. Böylece sınırlı boyama ön hazırlığı da olur bu aktivite, ki daha çok var o aşamaya, ve de "iç, dış" kavramları için de bir adım..




Ve sonlandı, saate bakmadım ama ortalama yarım saat, dikkat süresinin daha uzun olmasını beklemiyorum bu aylarda..Bitmeden ilgisini kaybetseydi de bunu erken fark eder, yardım ederek sonu hızlandırırdım . Çünkü başladığı herşeyi bitirmesi gerektiği mesajını şimdiden vermek gerekir..

Bitince çok sevindik beraber, öpüştük hatta?!? Rüzgar ortalığı temizledi, ben gururlandım, gözlerim de doldu..

Külotlu çorap çok yakışıyor değil mi :)


19 Kasım 2009 Perşembe

İlginç



Ayça beni mimlemişti, bayağı da oldu, Rüzgar' a dair 7 "ilginç özellik"..Uzunca bir süre yazamadım çünkü ilginç birşey bulamadım ki..

Çok düşündüm, dert ettim bu post' u yazmayı ve ve ve...

1) Bizimki şapur şupur yüzünü hiç ekşitmeden limon yer, ben ona bakarken ekşirim o hiç ekşimez..

2) Bütün elektrikli aletlerden çıkan sesleri ding-dong-dın dın- daum gibi seslerle taklit eder, ilginç olan ise tonu bire bir vermesidir, çok şaşırmadık değil mi ,baba müzisyen dayı müzisyen..Olsun ben şaşırıyorum hala..

3) 3 öğün hatta 5 öğün yoğurt yiyebilir, bunda şaşıracak ne var demeyin, kaymaklı ekmek kadayıfı ile bile yoğurt yiyebilir, ev yoğurdu ama, nasıl bir damaksa ayırt ediyor hazır yoğurdu..

4) Her gidenin arkasından "gittiiii" diye ağlar,ağlamassa da mızık mızık mızıklanır- ne demekse- mümkünse herkes bize gelsin ama kimse gitmesin ister, gel gidelim diyenlere teklifsiz "atlar", bana da döner "by bye" der..

5) Hayvanlarla iletişim kurarken sesini inceltir, en tizden "miyi miyi, del del gıyı gıyı, gel pisi pisi" gibi sevgi sözcükleri kullanır, ve de hiçbirinden korkmaz, köpek Rüzgar' dan korkar,hırlar hatta kaçar, ama Rüzgar ı-ıh..

6) Doğduğundan beri evet evet abartmıyorum, doğduğundan beri enteresan bir temizlik takıntısı vardır, hatta zaman zaman küçük bir obsesif yetiştiriyorum dediğim oluyor, eller kirlenir, bizimki pis der ve birimiz silene kadar o eller havadan yere inmez, yere düşer kalkar kalkmaz pis der ve elini çırpar, altı temizlenir, bezine kötü kötü bakar, pis der..Ben değilim bu, babaya çekmiş..Kıllı tüylü şeylere dokunmaktan hiç haz etmez, onlara da pis der..

7) Mahalleli arkadaşları var, sayıyım, karşı apartmanın kapıcısı Ali Bey, ona uğramadan dolaşmaya başlamaz, terzi Coşkun Abi, Vodafone bayisindeki 2 satış görevlisi abla, Eser Mola İçgiyimde (!) çalışan abla..Abiii, ablaaaa diye bağırarak koşar onlara, gene döner bana by bye der..Herkese koşar, döner bana by bye der, herkesin adını söyler bana ise ısrarla "baba" der..

Edit: İki gündür "baba" lıktan "amme" liğe terfi ettirdi beni oğlum..

Önüm, arkam, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe!!!!

Hülya' nın Tuna' sı
, Meripoint, Çınar ' ın annesi, Ceren' in annesi ..



Budur..

,

12 Kasım 2009 Perşembe

2 yaş sendromu/ MU?!?

Rüzgar öksürdü, burnu aktı, çok uyandı geceleri, mızmızlandı, en sonunda ateşi çıktı, derken doktor yolu göründü..Pek sevgili doktorumuz Cemal İncedere, ki Rüzgar' ın kıymetlisidir kendisi, "sen anlat sakin sakin, ben biliyorum içinde kopan fırtınaları, hadi ordan psikologmuş bir de" bakışıyla ve bu bakışa iliştirdiği gülümsemesiyle dinledi beni..Hastalık falan bir kenara, hastalanmadan büyümüyor bu yavrular, pedagojik desteğini çok önemsediğim ve paranoyak zihnimi emanet ettiğim bir doktor Cemal İncedere, gittikçe doktor fobik olan oğlumu sakinleştirebilen ve de "hımmm, ne kadar mutlu bir çocuksun sen, her halinden belli" diyerek ruhuma serin sular serpebilen aynı zamanda..

Hasta ama onun dışında da bıdı bıdı, dıdı dıdı larımı dinledi uzun uzun, dedi ki 2 yaş sendromu..Hööö?!? Evet evet, kabaca ve artık Adanalı olmaya başlamış bu böğürden koparak yükselen bir "hööö?!?"..Ama benim mis kedim, zıplayan tırtılım, boncuk tospağam henüz 16 aylık..Evet evet, artık 2 yaşının içinde ya dedi doktor, tamam belki biraz erken ama bunlar başlangıç aşamaları, belli ki sınırlar geniş tutulmuş o da "özgürüm ben özgürüm" diyerek başlamış sınırları keşfetmeye diye de ekledi..

Durum şudur özetle:


Rüzgar yapar:
Masadayız, illa sofra kurulur ve de üç öğün şeklinde aile fertlerinden en az biriyle aynı anda yer yemeğini oğlum. Bir kaşık,bir çatal, hatta ısrarlarıyla (!) artık bir de bıçak Rüzgar küçüğü için eklenmiştir sofraya..O yer kendince, ama bu arada annesi de yedirir biraz illaki.. Son zamanlarda gözümün içine yeryüzündeki en nötr ifadeyle bakıp "ben bu tabağı kıracam kardeşim" inadıyla vurmaktadır Rüzgar tabağa, elindeki çatal, bıçak ve kaşıkla..
Bilim önerir:
Dikkatini dağıt, inatlaştığını ve sınırlarını test ettiğini unutma.."Hayır" demek bu durumda hiçbir işe yaramaz, muhtemelen arkadan bir öfke ve ağlama nöbeti gelir hayır demekte ısrarcı olursan..
Psikolog anne der:
Tamam da o ses benim beynimin içinde volkanik patlamalar yaratıyor, tabaklarımı da seviyorum ve istemiyorum kırılsınlar, ayrıca bu çocuğa şimdi öğretemessek ne zaman öğreteceğiz sofrada oturmayı, ayrıca da ay ne anlamsız geldi herşey birden, öhööö, ağlamak istiyorum. Dur bi sakinleş.."Anneciiiiiim, aaa, sen susadın mı, al bakalım bardağını, hıh iç suyunu, aaaa, çorba da mı içeceksin," oh bitti...


Rüzgar yapar:

"Bu çamaşır sepeti yaklaşık 10 kilo da olsa, ben sadece 13 kilo da olsam ben itecem kardeşim bunu balkona, sen yardım da etme, öööööö(ağlama efekti), çek elini, yardım etme dedimm, bak mandalları bahçeye atarım haaa" bakışları..



Bilim önerir:
Sakin, sakin ol Iraz, sınırlar meselesini hatırla..
Psikolog anne der:
Ama bu durumda bu iş, sepeti balkona taşıma işi, yarım saat sürüyor,o da dert değil, beklerim olacaksa, hayır itmesi de bir noktadan sonra mümkün değil, ona da ağlıyor bu sefer, yardımla oğlum hadi, ona da ı-ıh, kendim yaparım, bu aralar pek bir süpermenim ben..O zaman: "Rüzgar, hadi koş bu bezi babaya ver, silsin çamaşır iplerini, hıh, ne güzel oldu böyle, koş koş koş" Bu arada çamaşırlar hızla balkona nakledilir..Bir de bu aralar pek bir keyifleniyor birine birşey verme görevi verildiğinde, görevi tamamladığında da coşkuyla alkışlıyor kendini..Bu alkışı nerden öğrendiyse..

Rüzgar yapar:

Ben bu sehpaya çıkıcam kardeşim, sonra senin ulaşamam sandığın lap top ı o köşeden çekecem,çünkü bu beceriyi-sehpaya çıkma becerisi- kazandığımı unutup her seferinde aynı yere koyuyorsun onu, sonra da arkasındaki kabloyu çıkarıp elektiriğin tam da lap top a aktığı yeri yalicam, sırf bunu istemediğini bildiğim için belki de..Bu davranışımın altında yatan sebebi bilmiyorum..



Bilim önerir:
Güvenlik önlemlerinizi alın ama çocuğu mümkün olduğunca özgür bırakın. Bu dönemde çocuk dünyayı keşfeder.."Hayır" demek burda da...Bıdı bıdı bıdı..
Psikolog anne der:
Zaten artık prizden çekiyorum lap top u , bittikçe pili şarj edeceğim, dün itibariyle kesin kararımı verdim bu hususta,da bu sehpaya çıkma işi fena..Bir de ordan koltuğa atlayıp yaklaşık 15 saniye-asla daha fazla değil-ayak ayak üstüne atıp oturma modu var..Neyse güzel, ev onun da evi, bak keşfediyor çocuk, zıplarken de düşüp kafasını yarmasın diye 2-3 dua öğrenir onları mırıldanırım artık..Zaten kısa sürüyor bu tırmanma halleri, odasındaki sandalyesinin üstünde buluyordum bir ara sıkça, üstünde ve ayakta,ama sıkıldı ve kendiliğinden yapmamaya başladı bir şekilde..Gördünüz, başardım hayır dememeyi..

Rüzgar yapar:
Beni kucağına al yoruldum, hayır hayır vazgeçtim yere indir, hayır hayır kucağına al, aaaa, çabuk yap bu geçişleri kızıyorum, ööööööööööööö-bak ağlarım ha-...Hımmm, şu yerdeki kırmızı şey de ne, pis dedi annem, ama ben dokunmadan hatta tatmadan bilemem değil mi, benim de kararlarım olduğunu hatırlatmadı mı bilim kişisi de, dur ben bi ağzıma sokayım şu kırmızı parlak pis olduğu iddia edilen şeyi..



Bilim önerir:
?!?!Sınır falan dedik de çöp de yedirmeyin kardeşim çocuğunuza..
Psikolog anne der:
Oğlum pis, olmaz Rüzgar "hayır", evet evet, doğru duydunuz "hayır", bu yerde gördüklerini ağzına atma mevzusuna kesin "hayır"..İşte o kesin olduğunu adı gibi bildiği "hayır" ı duyduğu anda, ki kucağıma almak ve onu uzaklaştırmak zorunda kalabiliyorum, kendini parantez yapabiliyor son 3 haftadır ve de 13 kilo oluyor 130 kilo, öyle bir aşağıya çekiyor ki kendini..Final: "Aaaa , kediler saklanmış bence Rüzgar, gel kedileri arayalım, gel pisi pisi.." Mutluyum ki çok kedili bir mahallenin çocuğu Rüzgar ve "baba" diye bağırmaktan sonra en sık başvurduğu sözel iletişim kurma yöntemi "gel pisi pisi.." diye çağırmak kaynaşmak istediği hayvanları..

Rüzgar yapar:
Büyüyorum, işim zor, bilmediğim milyonlarca şey var keşfedilmeyi bekleyen, çok da keyif alıyorum yaşamak denilen şeyin her anından, sürekli öğrenmekten, bana çok anlamlı gelen bir eylemin bazı büyükleri neden bu kadar telaşlandırdığını hiç anlamıyorum. Benim için hayati önem taşıyan bir anın "Hayırr" diye bir sesle bölünmesi öyle kesiyor ki büyüme hızımı..Biliyorum bazen tehlikeli işler yapıyorum hatta ben herkesten daha çok korkuyorum o anlarda..Ama büyükler de yapıyorlar değil mi..Ben şanslıyım aslında,annem ve babamdan çok az duyuyorum o kötü kalpli "hayır" kelimesini, bazen anlatıyorlar bana neden yapamayacağımı, ikna oluyorum, ama tanımadığım insanlar ya da çok az tanıdığım diyelim, neden bu kadar çok "hayır" diyorlar bana, ve neden çocuk yetiştirmenin "hayır" demek ve sözünü dinletmekten ibaret olduğunu sanıyorlar..Annemle babam da üzülüyor o anlarda biliyorum..
Bilim önerir:
Rüzgar a sonsuz katılıyorum, hadi herkes kendi çocuğunun başına, karışmayın birbirinize..Gereksiz ve sık kullanılan "hayır" bir süre sonra anlamını da yitirir, dikkatini başka yöne çekmek ve kaliteli zaman geçirmeyi öğrenmek gerek önce..



Psikolog anne der:
Ben de büyüyorum ve en kötü kalpli "hayır" larımı kendime saklıyorum, kendi "hayır" larımla kendimi boğuyorum sıkça, sonra bir an dur diyorum, biraz dur..Oğlum beni biraz öper misin dediğinde koşarak yanına gelen bir oğlun var sayın psikolog kişisi..Sarıl, kokla,hatta beraber uyu bu öğlen onunla..Sonra da onun çırptığı(!) ve fırına koyduğu keki yiyin beraber uyanınca, evin en ev koktuğu hallerinde tadını çıkarın bu en keyifli beraberliğin..

Not: Ayçacığım önerdi, ben de aldım okuyorum zevkle, Osho Çocuk..Bu yazının üstüne hepinize tavsiye ederim..