29 Mart 2009 Pazar

Yürüteç mi Emekleme mi..


Açık ara emekleme yaptığım tüm içsel anketlerde..Fakat Rüzgar böyle düşünmüyor..

Bizde durum şu, daha doğrusu şu idi..Rüzgar yüz üstü mutsuz, 1 dakika bile sürmüyor ki çağırıyor bizi..Sırt üstü bile daha mutlu...Koca adam oldu, oturmaktan yorulduysa eğer,mümkünse yatsın sırt üstü, yakalasın ayaklarını- ki kendilerini poğaça kıvamında tam yemeliktir-, tııırrrrhhh, dedeee, neneee(sanırım anne), ba baaaa bağırsın dursun..Ama sakın yüz üstü durmasın ve de emeklemesin..Ama ayakta dursun hatta anne ya da baba iki elinden birden tutsun, o da yürüsün tıpış tıpış..

Sonra sıkılsın ve de deli gibi merak etsin neler oluyor bu evde, nerde ne var diye..Alsın bel fıtıklı nenesi ( anne!!) kucağına, dayanamasın bu nene ve babasıııı diye bağırsın 18 saniye içinde, gelsin kıymetli koca, o devralsın nöbeti..Bu arada alakasız bir nesneye tam o esnada takıntılı bir bağlılık gösteren Rüzgar Suman sabitlemek istesin babayı oraya..Sabitlenmezse baba, "-ama benim bununla işim bitmedi kiii..", diye bir ağlamak tuttursun..Olmuyor efendim..Sabır, erkek gücü, baba şefkati, anne yüreği falan dayanmıyor bu 10 kilo 750 gram yavruyu non stop taşımaya..

Sonra kem ler küm ler başlasın, alsak mı acaba geyikleri, daha "-asla efendim, olmaz, vıdı vıdı dıdı dıdı.." dediğim neleri "hay hay" diyerek yapacağım utancı içinde kıvranan çok bilmiş anne soluğu en yakın Chicco mağazasında alsın ve de bir adet şundan edinsin..

Ben biraz tedirgin, Rüzgar çokça mutlu..

27 Mart 2009 Cuma

Montessori Sürpriz Sepeti

Burada bahsettiğim kitapta Montessori Metodu oldukça hayata geçirilebilir şekilde aktarılmış..Can atıyorum Rüzgar büyüsün de aktivite dolu günlerimiz olsun ama şimdlik bize uyan "Sürpriz Sepeti"..
Kitap der ki şekil, renk, doku, ağırlık ve koku gibi farklı özelliklere sahip 50-100 nesne toplayın..Bebekler tüm duyularını kullanır..
Peki ben neler koydum sepete..




Bu Mothercare' den aldığım My Farm Animals kumaş kitabı, süper hışır hışır ediyor..Rüzgar kitaptan ziyade çıngırak muamelesi yapıyor, malum oğlum havucu da sallayıp ses gelmeyince atan türden..Sepete kumaş plus çıngırak sıfatıyla girdi..





Bunlar da hamileyken anneannesinin aldığı çıngıraklı çoraplar, doku satene yakın ve de yün..Farklı dokulara örnek, üstelik sesli..








Bu da kuzeninin Almanya'dan Rüzgar'a getirdiği "kendini birşey sanan panda"..Sert plastik, garip bir yerine dokununca garip sesler çıkartıyor..Sert ve sesli sıfatıyla sepette..Rüzgar'dan çok babası oynuyor..







Bunlar oyun halısının oyuncakları..Sesli ve farklı renklere/ dokulara sahip..Tanıdık oyuncaklar bunlar..Kaldırmaya kıyamıyorum şimdilik..




Burda bir öhöm köhöm demek istiyorum..Bunlar oğlumun babasının yani pek kıymetli kocamın, canım sevgilimin bana aldığı çiçeklerin ıvrık zıvrıkları..Çöpçü ruhumun romantik tarafı kıyamadı bunları atmaya..Bir de aklımda vardı böyle birşeyler zaten..Dikdörtgen yapıp yorgan iğnesi ve artık yünlerle diktim kenarlarını..Pembe delik delik olandan çok pis huylansa da Rüzgar, arada onu da sallıyor, evet evet, Rüzgar herşeyi sallıyor!!!Babasına çekmiş sanırım, bir müzik bir ses peşine takılıp gidiyor..Kırmızı olan yumuşak dokulu kumaş, arada dişliyor..Beyaz ve kurdele sarılı olan daha sert, arada tesadüfen kurdeleleri çözüyor, en öndeki pembe pek bir sert, ona hiç pas vermiyor..Farklı dokularda kumaş sıfatıyla sepetin ayrılmaz parçaları..







Bunlar oğlumun dişlikleri, dişlik olarak sepetteler..O kadar..






Bunlar ev yapımı oyuncaklar..Eski süt kapları(aslında steril idrar kapları, çok ucuz ve pratik)..Birinin içinde mısır ve diğerinde kuru fasulye var..Üçüncü de var, onda da mercimek var, fotoğrafları çekerken oynuyordu,almadım elinden..Farklı sesler çıkıyor hepsinden..Home made shaker..Yaratıcılığımı ve de farklı sesleri temsil ediyorlar sepette :)




Bu da renkli bir top..Yumuşacık..İnce motor gelişimi için almıştım, Rüzgar ilk birşeyleri kavramaya başladığında..Şimdi rengarenk olması en önemli neden sepette olması için..




Bunlar da yumuşak Ikea oyuncakları..Ses çıkartmıyorlar ama renkliler..










İşte amigurumi...Çok isterdim böyle bir becerimin olmasını..Doku yün gibi..rengarenk..Ve de sesli..Daha ne olsun, Rüzgar büyüsün bu da benim olsun..Teşekkürler Asu Teyzesi..







Ahşap yağ fırçası..Rüzgar bundan inanılmaz tiksiniyor!!!Ahşap ve kıllı :) Bu iki kavramı temsilen sepette..










Bu lavanta kesesi..Farklı kokuları temsilen..ŞOK markette 1.5 YTL..









Bu da ahşap marakas..Renk, ses ve doku..












Bu sepetin boş hali..Ben kuru çiçek satan bir dükkandan aldım..Pazarlıkla 7 YTL...










Bu da sepetin dolu hali...







İşte bu post böyle bir Montessori paylaşımı..Rüzgar oldukça iyi vakit geçiriyor..En az yarım saat..Malzemeler arttıkça ve değiştikçe bu süre uzayacak biliyorum..

Montessori sepeti için öneriler de doğal malzemeler de var..Ama ben henüz buna cesaret edemiyorum..Rüzgar'ın bilişsel olarak hazır olduğunu düşünmüyorum..Nedir onlar..Çam kozalağı, fazla sert, ağzını alıp canını fazla yakabilir..Avokado çekirdeği, ağzına alıp geri çıkartmayı beceremeyebilir..Deniz kabuğu, yutabilir..Kuş tüyü, yutabilir..İri çakıl taşları, canını yakabilir..Baharat kavanozu, kesin atar ve kırar..Boncuk kolye, kesin koparır, ahşap ve küçük boncukları yutar..Ama çeşitlemeler yapacağım tez zamanda..Hadi siz de yapın..


18 Mart 2009 Çarşamba

Çocuğa Hayır Demek- III

Kitap tanıtımlı ve alıntılı yazı dizimin son günü..Yine kitaptan alıntılar ve arada benim italik yorumlarım..

...Psikolog E.H. Erikson'un da belirttiği gibi, sizin ilk bilmeniz gereken şey, yeni yürümeye başlama döneminin "sınırsız bir kendini genişletme" süreci olduğudur. Emeklemeye başlayan çocuklar her yere gitmek, her şeyi serbestçe denemek, keşfetmek ve şevkli bir "Ben bunları yapabilirim" duygusuyla her şeyi elde etmek isterler. Burada ebeveynlerin dikkat etmesi gereken husus, çocuğa ne zaman müdahale etmeleri gerektiğini, ne zaman ise gerekmediğini bilmeleridir...

...Evleri, Onların Laboratuarlarıdır...

...Anne-babalar çocuklarının oyunlarına veya yaptıklarına sürekli müdahale ettiklerinde çocuğa "Sen yapamazsın, senin yardıma ihtiyacın var." mesajını verirler. Böylece çocuk da kendini çaresiz hisseder. Fakat sinirlenmiş bir şekilde yardım sinyalleri gönderen ve beklediği yardımı alamayan bir çocuk, o işi yapmayı bırakabilir. Böyle bir durum, çocuğun bir işi tamamlamadan, başka bir işe, ondan da başka bir işe geçmeyi istemesine yol açabilir...

Ki bu davranışların yetişkinlik yaşantılarında da devam edebilme ihtimalinin yüksek olduğunu düşününce tüylerim diken diken oluyor..

...Hiç yeni sürülmüş bir toprağa çim ektiğiniz oldu mu? Tohumun büyümesi için nelere ihtiyaç vardır? Elbette su ve gün ışığına. Fakat tohumun gelişip kök salması için en büyük faktör yeterli zamandır. Bir hafta sonra gidip de "Denemek için iyi bir zaman olabilir, haydi şimdi üzerinde yürüyelim." demezsiniz. Bebekliğin ve emekleme döneminin de çocuk için sürekli bir keşif zamanı olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız. Bu dönem başarıyla geçirilirse daha sonraki dönemlerinde size güvenmeye başlayacak ve onları hayata hazırlayan davranışlarla verdiğiniz dersleri anlamaya hazır hale geleceklerdir...


...Eğer bir bebeğin veya çocuğun ilk 18 aylık yaşamına bir bakarsak, büyük ihtimalle, onun elinden eşyaları (kibarca başka türlü) alan, kapan veya onlardan uzaklaştıran ebeveynler, ağabeyler, ablalar veya bakıcılarla karşılaşırız. Tüm fiziksel davranışlar bir araya getirildiğinde, bu insanlar “hayır, bu babanın telefonu.", "Hayır, bu, annenin tarağı.", Hayır, bu kardeşinin oyuncağı.", "Hayır, bu köpeğin yiyeceği " gibi sahibiyet bildiren mesajlarla sahiplenme duygusunu geliştirmektedirler.Oysa bu tür bir yaklaşım, mülkiyet hissini aşırı şekilde öne çıkarmaktadır: "Bu, anneye ait, bu babaya ait.." gibi ifadeleri işiten çocuk, bir zaman sonra herkesin kendisinden daha fazla bir şeylere sahip olduğunu düşünecektir. "Haydi, telefonu masaya bırakalım." veya "Tarağı çekmeceye geri koyalım” gibi ifadeler daha iyi olabilir. Bu ifadeler, sahibiyete dair vurgu da içermemektedir. Bu dönemde, nesnelerin kime olduğu değil, nerede olması gerektiğini belirtmek daha mantıklıdır...


Deeer ve bu yazı dizisini burada bitiririm...

17 Mart 2009 Salı

"Çocuğa Hayır Demek- II


Dün ki yazımın devamı..Kitaptan alıntılar ve arada benim italik yorumlarım..


…Aynı zamanda ebeveynlerin de uygun zamanlarda ifade edilmesi gereken duyguları vardır.Çocuğun bu duygusal sonuçları işitip hissetmesine izin verin. Fakat kızgınlığınızı ifade ettiğinizde onu aşağılayıcı, küçük düşürücü veya başka biriyle kıyaslayıcı ifadeler kullanmayın…


…Bebekler, yürüme dönemindeki çocuklar ve daha büyük çocukların psikolojisi üzerine yazılmış pek çok popüler kitap, toplumdaki genel eğilimi yansıtan bir bakış açısını paylaşmaktadır ve hepsinin de göz önünde bulundurduğu şey, sağlıklı davranıştan ziyade normal davranıştır…


İşte buna sonsuz katılıyorum..Etrafımda o kadar çok “şöyle anneyim, böyle babayım, neden böyle oldu bir türlü anlamadım..” diyen ebeveyn var ki..Hastanede özellikle çok dinliyorum bunu hastalarımdan..Ama burada şahane vurgulanmış..Öyle böyle olmayın..Normal olun..Bu yeter..

…Hayır dediğinizde çocuğunuza vereceğiniz iki önemli dersi de kaçırırsınız: Ebeveyn-çocuk arasındaki güvenin kurulması ve çocuğun sonuçları görüp kendini durdurma fırsatını yakalamasını…

...Çok fazla kullanılan kelimeler veya ifadeler zamanla etki gücünü kaybetmektedir. Hayır sözcüğü de bunlardan biridir...

...Henüz yardım sinyalleri göndermeyen bir çocuk için müdahale "Hayır, yanlış yapıyorsun, bak benim gösterdiğim gibi yap." mesajını verir. Ebeveynler, bir oyuncakla oynamanın en iyi yolunu gösterecek olsalar bile, çocuk bunu bir ceza verme yöntemi olarak ya da haksız bir kontrol edilme olarak algılar. Çocuğu etkilemekle ona müdahale arasında fark vardır.Bu, çocuğun hayır kelimesini işitmediği halde ebeveyin davranışlarından ve aşırı müdahalesinden dolayı bu kelimeyi hissetmesine iyi bir örnektir. ..


...Hayır kelimesinin işe yaramamasının en önemli nedeni çocuğun kötü davranışının veya şımarıklıklarının iki yönünün bulunmasından dolayıdır: İlk bölüm onun hareketleri, ikincisi, ise duygularıdır. Çocuk psikologu Dorothy Baruch şöyle der: "Çocuğun duyguları sebep, hareketleri ise sonuçtur." Eğer çocuğumuzun hareketlerini olduğu kadar anlayışımızı da değiştirmek istiyorsak bu gerçeği çok iyi anlamalıyız...


...Çok az şey sadece bir dakika içerisinde halledilebilir. Uygun bir şekilde hayır demekse zaman alan bir iştir...

...Anne-babanın kendini kontrol edebildiğini gören bebek veya çocuk da aynı davranışı öğrenecektir...

...Eğer mesele, bebeğin, ona zarar veren şeylere dokunmasını engellemekse, çocuğu oradan kaldırıp daha güvenli bir yerlere koymak en iyisidir. Ufak bir şeyi büyük bir olay haline getirmeyin! Sadece çocuğunuzun nelere yöneldiğine dikkat edin ve eğer bunun tehlikeli olduğunu düşünüyorsanız yönünü yavaşça değiştirin...

...Bir bebek için belirli bir yöne doğru ilk emekleme girişimleri, kendi kendine hareket etmeye başlamanın ilk belirtileridir. Anne-babalar, "hayır" kelimesinin manasını öğretmeden ve söylemeden önce bu davranışa ve gelişime izin vermeye kendilerini hazırlamalıdırlar...


Burada benim aklıma gelen ise çocuğun keşfetme merakını sürekli ketlemektense evi ona uygun dizayn etmek ki gelişen teknolojiyle bu gayet mümkün..Mesela prizler için emniyetler almak..Sürekli açıp içine bakacağından emin olduğun çekmeceleri boşaltmak-ki bu zaten çok uzun bir dönem değildir-..aslında hiçbir işe yaramayan ıvır zıvır kırılabilir süs eşyalarını ortadan kaldırmak..Liste uzar gider...


Bu yazı dizisi yarın biter..

16 Mart 2009 Pazartesi

"Çocuğa Hayır Demek- I"



Rüzgar henüz emeklemiyor..Onun için keşfetmek henüz dokunmak ve ağzına götürüp tadına bakmaktan ibaret..Ama tabi “Derhal beni kucağına al ve deli gibi merak ettiğim bu evin her köşesini gezdir bana, ve de sakın yorulma!!” mızırdanmalarını yok saymak mümkün değil..Her şeyi ama her şeyi çok merak ediyor, farkındayım..Bu sağlıklı geliştiğinin yani psikososyal gelişiminin yolunda olduğunun en temel işareti, çok şükür..


Ama şöyle sıkıntılar oluyor mesela..Storlu salon perdelerimizin açma kapama aparatı onu deli gibi heyecanlandırıyor ve her seferinde dokunmak ve tadına bakmak (!) istiyor..Oysa bu mümkün değil çünkü oturduğumuz kanepeden ona ulaşmak için çekmesi gerekiyor ve bu aparat esneyebilen- uzayabilen bir şey olmadığı için kafasına düşebilir..O zaman benim bile inanamadığım bir kararlılıkla “Hayır Rüzgar” diyen aristokrat dadı sesi duyuyorum salonda, bir an sonra bu dadı ben miyim diye dehşete düşüyorum..Sonra da vicdan..Ne anlar ki 8 aylık bebek “Hayır” dan..Üstelik de ket vuruyorsun öğrenme merakına..Çözüm..Çok basit..O salondayken yapma bu açma kapa işini ya da hemen dikkatini başka bir yöne çek..


İşte ben bu sorularla cebelleşirken üye olduğum Montessori Eğitimi mail grubunda güzel bir kitap paylaşımı oldu bu sabah..Kitabın adı “Çocuğa Hayır Demek Çözüm Değil”, yazarı Mark Brenner..


Buyrun naçizane alıntılarıma..


Yazar Mark Brenner’ in evli ve üç yaşında bir çocuğun babası olması kitabın gerçekçi olacağı gibi bir önyargı ile okumaya başlamamı sağladı. Bir diğer pozitif önyargı kaynağı da benim çocuk gelişimi hakkında ilk bilgilerimi topladığım “özel çocuklar” otistikler ve hiperaktiflerle çalışmış olması..


…Kralın bütün atları ve adamları biraraya gelseler kırılmış yumurtaları bir daha birlestiremezler…


…Bugünün ebeveynleri, çocuklarının gelişim süresinde onlara ne zaman ve nasıl hayır diyebilecekleri konusunda daha sinirli ve kafaları karışmış durumdadır. Anne-babalar, artık müşfik bir ebeveyn olmanın her zaman yeterli olmadığını kabullenmekteler. Bu kitap "hayır" demek konusunda size alternatif çözümler sunuyor ve yürüme dönemindeki bebeğinizin ve çocuğunuzun kendini kontrol edebilmesi için sınırların ne olduğunu belirtiyor sizlere…


Çoğu anne baba "Çocuğumun davranışlarında olumlu bir değişiklik meydana getirmek için yapabileceğim şey nedir?" diye soruyorlar. Ben de onlara, çocuklara yargılanma korkusu olmaksızın duygularını ifade etme serbestliği verilirse bunun aşılacağını söylüyorum…


…Çocuğun duygularına hayır demek, çocuğunuzun kötü davranışlarına hayır demekten çok farklıdır. Aşının vücuda bağışıklık kazandırması gibi duyguların ifade edilmesi de insan ruhunu arındırır. Ebeveynlerin çoğunun, çocuklarının tüm duygularını ifade etmelerine izin verirlerse, davranışlarının da otomatik olarak uygunsuz ve saldırgan olmaya başlayacağına inanmakta olduklarını gözlemledim. Aslında doğru olan bunun tam tersidir. Eğer çocuklar bunları dışa vurmaz ve ifade etmezlerse davranışlarında bunları göstereceklerdir. Duyguları; bir çocuğun gelişiminin merkezidir…


Evet burada araya giriyorum..Nedense genellikle çocukların duyguları yok gibi davranılır, onların önünde her şey konuşulur, sanki onlar duymaz ve etkilenmez..Onların önünde suratlar asılır..Sanki onlar görmez ve üzülmez..Onlar “istemiyorum” deyince ciddiye alınmaz..Sanki onlar bir şeyi istememe hakkına ve olgunluğuna sahip değillermiş gibi..Onların heyecanı çoğu zaman yarım bıraktırılır, yetişmek gereken bir şey vardır mutlaka, sanki onların heyecanlandığı şey önemsiz ve saçma gibi..Oysa bu dünyaya geldiklerinden beri nefes aldıkları ve duyularını kullandıkları her an uzun ve zorlu bir keşfin mücadelesidir onlar için..


Devamı yarın, okunabilir kılmak için..

13 Mart 2009 Cuma

"hep" beraber..ne güzell

Seda & Asu & Emine..Ne güzel..Eskiler..Yani çocukluğumuz, gençliğimiz, sonra düğünlerimiz ve de çocuklarımız..

Seda çok uzak..Brüksel de..Peter aldı götürdü onu,ne de iyi etti ama gidemedim bile düğünlerine...Luna da katılınca süper bir aile oldular..Yılda iki görüşüyoruz..Bir yaz bir kış..Sonra özlemeye devam..

Asu Eskişehir' de..Üniversite yıllarında bir ara, abartmıyorum her haftasonu giderdim..Haydarpaşa, Eskişehir, Asu..Daha ne olsun..Sonra Özben' le şeker tadında bir düğün..Şimdi bekliyoruz seneye "x" de dahil olacak..Amcabey Künefeji daha da meşhur olacak..

Emine Asu' nun ablası..O da Eskişehir günlerimin ayrılmaz parçası..Elif Naz, Emine'nin nazlı kızı..

Harika bir gündü..


Luna 18 aylık..12 aylık olduğundan bu yana kreşe gidiyor Belçika' da..Pıtır pıtır yürüdü, hepimizi en çok da Rüzgar' ı bol bol öptü, sürekli birşeyler yedi, en çok da benim havuçlu kekimi :))Pek beraber oyun kurmasalar da Elif Naz' la birlikte takıldıkları da oldu..Mesela aynı yöne doğru koştular, Seda Elif Naz' la oynarlen Luna onlara güldü gibi..






Elif Naz 26 aylık..Kreşe gitmiyor ve annesi çalışmadığı için sürekli beraberler..
Tam anne delisi..Oda da annesi de varsa aramız çok iyi ama anne odadan çıktığı anda gözler fır fır anneyi arıyor, bulamazsa da başlıyor bir ağıt..Ama ağlaması bile zarif şekerin..






Rüzgar açısından değerlendirecek olursak bugünü..Ona her uzanan kucağa attı kendini, ki ben endişeliydim kalabalığa karışmıyor bu çocuk, yabani olur mu acaba diye..Aynı oyun halısı üzerinde aynı oyuncaklarla oynarken sürekli ablalarını inceledi..




Ev çocuk bahçesi idi adeta, her köşeden bir kahkaha bir kucaklaşma yükseliyordu, bizimki de sırıttı ve enteresan sesler çıkararak katıldı bu panayıra..


Beni en çok şaşırtan ise..Biraz sertçe ve ses de çıkartan bir dişliği var Rüzgar' ın..Bundan bir iki gün önce uykulu uykulu sallarken kafasına vurdu onu yanlışlıkla, uzunca sayılabilecek bir süre ağladı, tabi uyku ağlaması idi bu biraz da..Bugün gene uykusu gelmişti..Luna ev yapımı oyuncaklarıyla oynuyordu Rüzgar' ın..Süt kaplarının içinde mercimek ve mısır..Bir süre salladı - shaker gibi ses çıkıyor- sonra ikisini aynı anda Rüzgar' a attı ve tos kafaya!!!Rüzgar bir iki mızmızlandı ve sustu!!!Evet evet sustu..İnanamadım..Seda dedi ki, bu çocukların kendi aralarında bir iletişim yöntemleri var, birbirlerinin yanlışlarına çok ağlamıyorlar!!Evet ya, bence dişlikte yandığından daha fazla yandı canı ama ağlamadı bile..Neymiş..Çocuk çocuğun külüne muhtaçmış..Başlasın mı oyun grupları? E yavaş yavaş artık..


Bir de bunlar Rüzgar' ın yeni cicileri :)

10 Mart 2009 Salı

Rüzgar balık yedi..Bir de babba..

Bugün itibariyle 8 ayın bitmesine 4 gün var..

Anneanne aldı dil balığını, anne buldu tarifini, baba takdir etti hepimizi, oğlum ilk kez balık yedi:))

Bu tarifteki gibi dil balığı ile yaptım ama başka balıklar da denemek istiyorum..
Rüzgar cok cok yedi..

Bir de "babba" mevzumuz var.."aneaeae" tadında başlangıcı yapmıştı, hızla vazgeçti..şimdilerde herkese ve herşeye "babba" diyor..sıklığı keyfine kalmış..



Bizi çok güldürüyor, eeee, o da gülüyor..

7 Mart 2009 Cumartesi

8 Mart, Kadın Sığınma Evleri...


Her kadınlar gününde sığınma evleri gelir aklıma..2 sene kadın sığınma evi müdürlüğü yapmış olmamın da katkısı vardır bunda..

Bazi kadinlar ayagindaki terlikle cocugunu kaptigi gibi kacmis olurdu evden..Bazısının kimliği bile olmazdı..


Ayni sey bebekleri icin de gecerli..Yaz kis..Yani Siginma Evlerinde kalan hemcinslerimiz ve de bebekleri/ cocuklari icin iyi bir adres 2. el giysiler..Hatta kulllanilmis ev esyalari bile..Yeni bir hayata baslamaya hazir olduklarinda kullanilmak uzere..

Şimdi anlatip kimseyi sarsmak istemem ama cok ciddi travmalari ve siddet oykuleri var bu kadinlarin..Eslerinden, babalarindan, kardeslerinden..Bilirsiniz Guldunya ornegini..

Guvenlik sebebiyle gizli tutulur siginma evlerinin telefonlari ve adresleri, hayati tehlikesi oldugu icin kadin ve cocuklarin, yardim etmek isteyenler olursa diye yazıyorum..Cok mutlu olur ordaki cocuklar coook..

Her tür yardımı kabul ederler..Kadın ve çocuk deyince aklınıza ne gelirse..

İstanbul için yardım seçenekleri çok güncel elimde..Hemen paylaşıyorum sizlerle..

Hem Anadolu hem Avrupa yakasi icin 2 secenek daha iyi olur diye dusundum.

Anadolu yakasinda Kadikoy Belediyesine bagli Kadin Siginma Evi var. Yeri gizli, yardimlar kadinlara ve cocuklarina Belediye uzerinden ulastiriliyor..Olur da ev esyasi da bagislamak isterseniz (siginma evinden ayrilip kendi evini kurabilen kadinlar icin) evinizden Belediyenin araci esya yardimini aliyor..Ama tabiki kiyafet bagisi icin arac yollamiyorlar. Ben telefonda Nazan Hanimla gorustum, bir isim verseniz rahatca muhattap bulsak dedim, ama isim versem o isim her an burada olmayabilir, Belediyeye gelip Siginma Evi icin bagis getirdim derseniz yeterli olur dedi..Kadikoy Belediyesi nerde ben bilmiyorum, Anadolu yakasinda hic yasamadim.

Telefonu: 0 216 542 50 00, Dahili: 1201-1202..

Avrupa yakasinda ise SHCEK (Sosyal Hizmetler Cocuk Esirgeme Kurumu) e bagli Kadin Siginma Evi var. Onlar Kadin Konukevi demeyi tercih ediyorlar..Devletin himayesinde Siginma Evi..Esya yardimi icin araci her zaman yollayamayabiliyorlar..O gun imkanlari elveriyorsa ancak..Kiyafet yardimi icinse zaten onlar da araç yollamiyor. Burda gorustugum isim Gulbahar Kaya, memur.

Telefon: 0212 511 42 75, Dahili: 134. Adres: Kazim Ismail Gurkan Caddesi, No: 8, Cagaloglu. Ayni sekilde yer gizli..SHCEK calisanlari iletiyorlar yardimlari..

Iste boyle...Cocuklara kitap & giysi & oyuncak..Kadinlara giysi, ayakkabi, hatta makyaj malzemesi, yani bir kadinin neye ihtiyaci varsa..

Kadin bakis acimizi hic kaybetmeyelim olur mu..Siddetin her turunden hem bedenen hem de zihnen uzak cocuklar yetistirelim guzel ulkemize, benim icimde bizleri zor gunlerin bekledigine dair cok kuvvetli bir his var..

3 Mart 2009 Salı

finger-foods

Diş sıkıntısı mı acaba?

Rüzgar huzursuz...Soğuk havuç verdik eline..Bu ilkti..Kaşısın dişlerini diye..Olayı çözemedi..Salladı ses çıkar mı diye, e çıkmadı tabiki..O zaman yüzüne bile bakmadı..Toktu çokça..Ama açken olacak bence..

Aslında finger-foods bildiğim kadarıyla, Amerika' da falan, "0" kalori olan ve bebeklerin elleriyle yiyebileceği atıştırmalıklar, ağızda da kolayca erirlermiş..Bizim havuç bu değil ama işin içinde finger ve food var ya :)

Amerika' da falan ne demekse..Rüzgar' ın dişi çıksın, annesi bolca uyusun da düzgün cümle kursun..