30 Eylül 2009 Çarşamba

Başlıyoruz..



PSİKOLOG KOORDİNASYONUNDA OYUN GRUBU

Bebeklerin ve çocukların yaşıtlarıyla zaman geçirmeleri psikososyal gelişimlerine dikkate alınmayı gerektirecek kadar katkı sağlar.

Oyun, çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenmesinin en etkili yoludur.

Oyun uyumdur.

• Ticari kurumların sağlayamadığı sıcaklık ve buna eşlik eden anne duyarlılığında psikolog bakışaçısı.

• 4 psikomotor gelişim alanının (dil-bilişsel, ince motor, kaba motor, sosyal beceri- özbakım) her hafta beslendiği ve uyarıldığı, 6 ayda bir düzenli olarak gelişim envanterinin uygulandığı sıcak biraraya gelmeler ve oynamalar.

• Oyun grubu birlikteliği 1 saat, haftada bir Cumartesi veya haftaiçi ortaklaşa belirlenen bir gün, her grupta en az 3 en fazla 6 çocukla olacaktır.

• Yaş grupları ise 9- 14 ay, 15- 24 ay, 24-36 ay, 36 ay ve üzeri olarak belirlenmiştir.

• Beklenen kazançlar: Uyum sağlama ve öğrenme becerileri yüksek, sosyalleşmeyi içselleştirmiş bir çocuk, alternatif eğitim metodlarına öncelik tanınan yeni bir anne bakış açısı, kalasik oyuncaklara alternatif doğal ve geri dönüşümle kazanılmış oyuncaklarla keyifli oyun saatleri.

• Her yaş grubu için özel olarak hazırlanan oyun grubu programı alternatif eğitim modellerinden faydalanmaktadır.

• Materyal getirmenize gerek yoktur.



Psikolog Iraz Toros Suman
adanaoyungrubu@yahoo.com ( edit: artık iraztoros@yahoo.com)

29 Eylül 2009 Salı

ÇOCUK ŞUBE NÖBETİ

Nöbet tutuyorum ama evden, icap nöbeti, icap ederse çocuk şubeye gidiyorum, 18 yaş altı her çocuğun ifadesi alınırken yanında psikolog ve avukat olması yasal bir zorunluluk, ne güzel..



Az önce geldim eve..Bence bir hayat kurtardık; kadın bakış açısını oldukça içselleştirmiş ve bu ülkede erkek olmanın başlı başına bir ayrıcalık olduğunu kavramış başarılı bir avukat beyle birlikte..Ülkemin namus, aile ve damgalama üçgeninden kendimizce çektik çıkardık 17 yaşında bir çocuğu..

Ama..



Sevgili polis abileri..

İstedim ki bir çocuk psikiyatristi ve bir psikolog öğretseydi size cinsel istismar mağdurundan nasıl ifade alınması gerektiğini..

İstedim ki gerçekten empati kurabilseydiniz ve de düşünseydiniz, bu sandalyede oturan sizin kızınız olsaydı nasıl seçici olurdunuz kelimelerinizde, aynı duyarlılık için çabalasaydınız..

İstedim ki bilseydiniz aynı olayı defalarca anlattırmanızın nasıl kat kat daha travmatize edici olduğunu çocuklar açısından..

İstedim ki nöbetçi savcıyla konuşurken ki nezaketiniz çocuklarla ve aileleriyle konuşurken de mecburi olsun..

İstedim ki unutmasaydınız 18 yaşın altı bir "çocuk" la konuştuğunuzu..

İstedim ki çocuklar size güvensin..



Not: Master programında birlikte keyifle derslere girdiğim komiser arkadaşlarım..Onların duyarlılıkları ve çalışkanlıkları pek çok önyargımı yok etmişti, keşke hızla çoğalsalar, sitem ettiğim arkadaşlarına biraz bilgi ve biraz da bilgelik fısıldasalar..

25 Eylül 2009 Cuma

Nesin Vakfı' na Yardım Günü


TASARIM/ SANAT
BAĞIŞ KAMPANYASI


Tarih:
27 Eylül 2009 Pazar

Zaman:
12:00 - 19:00

Yer:
TARİHİ SUMERBANK BINASI
Karaköy, Bankalar Cad. No: 5
İstanbul

Bu etkinlik, en büyük zenginlikleri yarattıkları olan tasarımcı ve sanatçıların arzusu üzerine gerçekleştirilecek bir etkinliktir.

Tum geliri selden zarar gören Nesin Vakfına bağışlanmak üzere 1 gün boyunca tasarımcı ve sanatçıların bağışlayacağı işler satışa sunulacaktır.

Sadece bugüne özel çok minik fiyatlarla..Kocaman bi dünya..

YARDIM KOLİSİ

GELİRKEN :
SU -YARA BANDI -TEMİZLİK MALZEMELERI-PLASTİK ELDİVEN-TUVALET KAĞIDI-RULO HAVLU-GİYSİ- NE ARZU EDERSENİZ GETİRMENİZİ RİCA EDİYORUZ.

VAKFIN YİYECEK STOKLARI DA SELLE BİRLİKTE YOK OLMUŞTUR. ETKİNLİK GÜNÜ GELİRKEN YARDIM KOLİMİZ İÇİN UZUN SÜRE DAYANABİLECEK KONSERVE, İÇECEK, YİYECEK GETİRİLMESİ DE KOLİMİZİN AMACINA UYGUN OLARAK BÜYÜMESİNİ SAĞLAYACAKTIR.


IHTIYAC LISTESİ


Yetişkin ebadında eşofman, su geçirmez salopet tipi iş tulumu, 7 wattlık jeneratör, içme suyu, su tankı, çöp konteynırı, el arabası, ev tipi hidrofor, elektrikli çaydanlık, ilk yardım çantası, tuvalet kağıdı, kağıt temizlik malzemesi, eldiven, benzin, el temizlik malzemesi, yara bandı.


BU SADECE SANAT VE TASARIM BAĞIŞIDIR.

PARA VE İNSAN GÜCÜ YARDIMLARINIZ İÇİN LÜTFEN DİREK NESİN VAKFI İLE İRTİBATA GEÇİN.

http://www.nesinvakfi.org
https://secure.cs.bilgi.edu.tr/nesinvakfi/bagis.php

Direk yardımlarınız için Aziz Nesin Vakfı, Nuran Ulutas ile temasa geçin: nuranulutas@gmail.com

İŞLERİ İLE BUGÜNE KATILAN SANATÇI VE TASARIMCILAR:

2mikrop. Adnan Serbest. Ahmet Cadirci. Ahmet Hamdi Soydemir. Ahmet Sait Kaplan. Alev Durmusoglu. Ali Nesin. An-su Aksoy. Arif Asci. Arzu Akgün Keskiner. Arzu Oto. Avsar Gurpinar. Ayangil Atmok. Ayca Buyukcinar. Ayca Karaoglan. Ayda Pekin. Ayşe Topçuoğulları. Aysen Arin. Aysen Atalay. Aysen Inci. Aysun Kızılırmak Göçgenci. Bahar Korcan. Barbaros Sansal. Basak Caka. Bengi Gencer. Berna Akcasoy. Berna Bermek. Berra Alkan. Betul Karahan. Beyza Ergun. Bige Yalin. Billur Saatci. Birsen Cambaz. blisskiss Nevra Akin. Bulent Guzelkan koleksiyonundan Ekrek Kadak ve Tuncay Takmaz. Can Seven. Canan Berber. Canan Tolon. Candan Öztürk. Cansu Turkdogan. Cenay Bayulgen. Cihan Sat. Cuneyt Guney. Damla Ozcelik. Damla Salor. Derin Sariyer. Derya Demirdere. Devran Mursaloglu. Didem Aras. Dilek Oğuz. Duygu Süzen. Ela Cindoruk. Elcin Peke Ergüven. Elif Celebi. Elif Karadayi. Emel Kehri. Emel Pehlevan. Emrah Gunay. Emre Erdemoğlu. Emre Meydan. Eraydin Erdogan. Ercan Akın. Erdem Akan. Eser Yaramaz. Esik Design Burak Oral. Evrim Gurel. Evsen Gul. Eylül Ceren Ersöz. Ezgi Hamzacebi. Fahriye Mert. Filiz Pazar. Fulden Aran. Funda Alkan. Furkan Aydinci. Fusun Iyicil. Fusun Salor. Galeri Artist Cukurcuma tarafindan Tugce Gul. Gamze Araz Eskinazi. Gizem Akkoyunoğlu. Gokce Aysun Kaya. Gozde Selin Cakir. Gul Pamuk. Gulay Agdemir. Gulay Alpay. Gülcan Şenyuvalı. Gülderen Depas. Gulhan Bayrak. Gulistan Eltik. Gulnur Ozdaglar. Gunay Aral. Ha Ko. Hadiye Güvenateş. Hakan Ceri. Hakan Kırdar. Halime Aycibin. Hande Bilten. Hande Iyicil. Hatice Akbicak. Hatice Atik. Hayal İncedoğan. IMSG Ece Bingol Seki tarafindan Sanatci Zahit Buyukisleyen. Irem Senemoglu. Ismail Acar. Ismail Can Ozkan. Jan M. Leuyen. Jochen Proechl. Kamil Masaraci. Kemal Gülamber. Kristin Evihan. Kunter Sekercioglu. lebriz Rona. Leyla Taronto. Mara Gulersen. Mehlika Akkaya. Mehmet Kehri. Mehmet Ozer. Mehmet Tiyenç. Mehtap Elaidi. Meliha Babalik. Meltem Yakin Uldes. Meral Ucel. Mesut Karakis. Mesut Nas. Mine Kerse. Müge Bilgin. Muge Uzunismail. Murat Yigit. Mustafa Cokbilir. Mustafa Salman. Nagehan Kilicarslan. Nahide Buyukkaymakci. Nancy Azarbad. Nergis Balaban. Neslihan Yargici. Nesrin Dugan. Nesrin Yılmaz. Nezaket Tekin. Nur Muşkara. Nuray Ada. Nurdan Sen. Nurdan Taşer Kırdar. Ömer Durmaz. Omer Uluc. Omur Duruerk. Orge Tulga. Osman Kehri. Osman Kerkütlü. Oya Akman. Oyku Thursthon. Ozan Askin. Özge Mutlu. Özlem Tarzan. Ozlem Tuna. Pelin Demirtaş Dikmen. Reyhan Cezik. Reysi Kamhi. Rifat Ozbek. Sabrina Fresko. Sadi Tekin. Sadiye Tüfekçi. Sadullah Cekmece. Safak Erdem. Safiye Mine. Sahzene Nilhan Durmusoglu Johansen. Şebnem Congar Moroğlu. Seçilya Biçer. Sehnaz Gider. Selda Dolekoglu. Selda Okutan. Selma Gursoy. Sema Gunay. Senay Akin. Sevgi Kesmen. Sevil Sert. Sevin Kırdar. Sevinc Surer. Seyda Cesur. Sezen Ergin. Sezen Uygur. Sibel Emirtas. Simay Bulbul. Simla Atay. Sinan Dulger. Su Kırdar. Suheyla Sabir. Suzan Toplusoy. Taki Tasarimcilari Portali. Tan Oral. Taner Guven. Tayfun Erdogmus. Tibet Agirkan. Tulin Akgul. Tulin Beyazid. Tulin Kalmuk. Tuna Buket. Ugur Atac. Ugur Esmer. Ulku Cilizoglu. Ümit Ergüven. Umit Ozturk. Umut Demirguc. Ute Ciner. Yalın Kırdar. Yaprak Yürek. Yasemin Ataker. Yasemin Ozkaya. Yasemin Sayinsoy. Yilmaz Aysan. Yunus Emre Erdoğan. Yusuf Taktak. Zafer Güngen. Zekine Kundukan. Zerrin Cebeci. Zeynep Aksungar

22 Eylül 2009 Salı

Ev hali..



*



**



* Boyaları Seda getirdi Belçika' dan, her tarafı ama en çok da kendilerini boyar ya Rüzgar yaştakiler (14 ay), işte bu boya suyla temas ettiği anda çıkıyor elden koldan ve de bacaktan, toplam 3 saniyede tertemiz bir çocuk!!! Bol bol boyuyoruz birbirimizi yazın son günlerinde :)

** Bir de bugün benim doğumgünüm; bol yedim, bol gezdim, bol öpücüklendim..İyi ki doğdum, yeniden doğsam seçeceğim hayat bu olurdu, böyle de yaşlanmak istiyorum, olur mu hayat..

16 Eylül 2009 Çarşamba

A- aaaa !!


Rüzgar' ı ben uyuturum,hala emerek uykuya geçen bir adamdır kendisi..En temel motivasyonu budur uyku için..

Bugün "baabaaa" diye bir ağıt tutturdu uykuya geçecekken, hadi canım dedim, ama susmadı..Yani "baabaa" diye ağladı ilk defa,babası gelmeyince "babadiii*" diye de devam etti..Çağırdım, geldi "babadii"..Şimdi ben çıkarsam dışarı kesin kıyamet kopar dedim, hani uyku arkadaşı da(!) benimle çıkıyor ya..Çıktım,kıyamet kopmadı...

"Babadii" uyuttu, ben de çay demledim ?!?



Muhabbetiniz daim olsun,ama bensiz içinizde "birşeyler eksik" diyen bir ses olsun e mi, hani ikiniz de beni sevin daima mümkünse..

*babacım.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Montessori Metodu/ Bir Kitap



...Latin şairi Juvenalis demiş ki; "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz"...



İtalya'nın ilk kadın doktoru Maria Montessori' nin yazdığı Annelik Sanatı' nda bugünlerde aklım..Rüzgar 6 aylıkken okumuştum, şimdi yaklaşık 14 aylıkken ve evde "Ben de varım!!!" vurguları artmışken tekrar okudum altını çizdiğim her satırını..Yazmassam olmaz dedim..


Bir:
Çocuğun kişilik gelişiminin çocuk adına çilelerle dolu olduğunu; çocuğun yeteneklerini hayata geçirmek için ortaya koyduğu çabanın saygıya değer olduğunu ve de bunu başarabilen çocukların coşkunluğunu anlatıyor her fırsatta kitap ve en can alıcı cümlelerden biri; çocuğun insanoğlunun babası olduğu..


İki:
Her çocuğun bir duyarlılık dönemi hatta dönemleri olduğuna dair örnek şahane.Kelebek yumurtasındaki tırtıl kabuğunu delip dışarı çıktığında ışığa duyarlıdır, ışık sayesinde dalın ucuna ilerler ve taze yapraklarla oburluğunu giderir.Tırtıl başka besinler yiyecek kadar büyüyünce ışığa duyarlılığını kaybeder!!!Yani bu duyarlılık döneminin yararlılığı bitmiştir; çocukların duyarlılık dönemleri temel öğrenme açlıklarını tam da duyarlı oldukları dönemde gidermeleri gerekliliği ile çok önemsenmelidir.Eğer bir duyarlılık dönemi es geçilirse o döneme has bir keşif olanağı bir daha gelmemek üzere yok olur.Bu duyarlılık dönemleri aşağı yukarı beş yaşına kadar sürermiş ve de.



Üç:
Çocukların kapris olarak nitelendirilen halleri mutlaka dikkate alınmalıdır.Bu hallerden sonra sıklıkla sakin bir döneme girer çocuk.O zaman bu hallerinin nedeni bulunmalı ve ihtiyaçları giderilmelidir.Nedeni bulduğumuz zaman çocuğu anlayabilir ve onunla işbirliği yapabiliriz.Çocuğun kendince tutturduğu gelişim yoluna "Onu yapma, bunun için çok küçüksün" diyerek engeller koyduğumuzda aldığı hallere sıkça huysuzluk der geçeriz.Ama nasıl ki her hastalık aslında işlevselse, yani bedenimize mücadele etmeyi öğretiyorsa; huysuzluğu da böyle değerlendirmeliyiz, yani çocuğun ilk huysuzlukları ruhunun ilk hastalıklarıdır.Her çocukça tepkinin huysuzluk olduğunu söylemek kolay, ama huysuzluk öyle sanıldığı kadar basit birşey değil ki. Huysuzluk herşeyden önce çözümlenmesi gereken bir sorundur.



Dört:
Hep der ya büyükler biz daha şanslı çocuklardık, kalabalıklarda ve oyunlarla büyüdük diye, Montessori de buna vurgu yapıyor.Belki o zamanlarda bedenleri daha büyük tehlike altındaydı çocukların, tıp bu kadar ilerlemiş değildi, çocuk ölümleri daha fazlaydı ama şimdi de çocuklarımızın ruhları tehlike altında.


Beş:
Evde düzen düzen diye tutturmam boşuna değilmiş, çocuklu ev dağinik olur diyenlere "Hayır, oğlumun bu dağınıklığı içselleştirmesini ve normal farz etmesini istemiyorum" dedim hep.O dağıttı ben topladım, şimdilerde onu da dahil etmeye başladım, gayet iyi kotarıyoruz anne oğul.Çocuğun düzene karşı son derece duyarlı olduğu aşama, önemli olduğu kadar esrarlı bir aşama imiş. Bu duyarlılık, çocukta bir yaşındayken başlayip iki yaşına kadar sürermiş.Çocukların doğaları gereği düzensiz olduklarına inanıla gelindiği için, dış düzene yönelik bir duyarlılık aşaması geçirmesini garipseyenler yanılıyorlarmış.Kitaptaki şu cümle özetliyor zaten herşeyi: "Çocuk çevresi tarafından biçimlendiğine göre, belli belirsiz bir yapıcı formulle yetinemiyor; ona kesin, dakik ve kararlı klavuzlar gerekli oluyor."



Altı:
Çocuk öyle amaçsız koşup zıplamaz.Sırf ortalığı alt üst etmek için onu bunu ellemez. Yapıcı hareketleri, yetişkinlerin hareketlerine dayanmaktadır. Onlara bakıp eşyaları nasıl kullandıklarını izleyerek işe girişir, onları taklit eder. Çocuk etraftaki yetişkinler gibi hareket etmeye çalışır, onların kullandıkları nesnelere el atar...Konuştuğum her anne çocuğunu oyuncaklardan çok gerçek hayat materyalleri ile ilgilendiğini söyler durur buna şaşırarak, kitabın bu konuda da söyledikleri var: "Büyüklerin bir başka yanılgısı da çocukların sırf renkli nesnelerle, cırlak renklerle ve şamata ile ilgilendiklerini sanmalarıdır."




Yedi:
Çocuk için yere yakın, doğru dürüst bir sedir hazırlanmalı, istediği zaman yatsın, istediği zaman kalksın. diyor Montessori, kendi tercih ettiği zamanlarda ulaşılabilir bir yatağının olması fikri içimi ısıtıyor, bunun hazırlığını yapıyorum..Tam da kendi seçimlerinde ısrarcı olduğu bir döneme geçmişken, uykunun seçenek olarak sunulması çok mantıklı.



Sekiz:
Üst düzeydeki hayvanlar yavrularının ihtiyaçlarına kendilerini ayarlarken, içgüdüsel olarak böyle hareket ederler.Anası yavru fili sürünün arasına getirdiği zaman, koskoca hayvanlar adımlarını yavrunun adımlarına göre ayarlarlar, yorulup durunca onlar da durur. Bizler ise şahane pusetler alırız yavrularımıza, sıklıkla şehir hayatına ve bize ayak uyduramayacaklarını bildiğimizden onlar pusette biz koşarak yaparız her işimizi.Gezmeye çıkardıkları zaman pekala yürüyebildiği halde arabaya oturturlar.Ben şimdilerde sırt çantama Rüzgar' a ne lazımsa koyup onun adımlarına uyuyorum dışarda.Her akşamüzeri iki saat, şükür ki zaman sıkıntım yok, olsaydı da 15 dakikamız bile olsa böyle geçirmesini sağlardım.. Sokakta her şeyle ayrı ayrı ilgileniyor, bazen bir karıncayı izliyor aralıksız 5 dakika.Ben napıyorum, duruyorum!!! Saygıyla onun keşiflerine onun kadar heyecanlamaya gayret ediyorum.



Dokuz:
Her çocuğun bir yaşam ritmi vardır ve ritm dilediğiniz anda değiştirebileceğimiz rastgele bir kavram değildir.Ona yardım bahanesi ile fincanı elinden alıp ben içireyim sana diye abanırız üzerine.Aslına dileğimiz yardım değil, bu kendimizinkine yabancı hareket ritmine son vermektir.Yetişkinler çocuğa aşağı yukarı böyle davranırlar.Bilinçsizce kalkar, çocuğun o doğal ama ağır ve hesaplı hareketlerini engellerler.Böylece bir sinek kovarmış gibi o tedirginlik konusunu ortadan kaldırıverir.Ama hangimizin aklına gelir ki yaptığımız o yersiz yardımlarla çocuğun yaşamını zehir etmekteyiz. Bunlar ömür boyunca acısını çekeceği çeşitli baskıların başlangıcıdır.



On:
Özetle Montessori der ki:
Alıştırmanın tekrarını ister çocuk, bıkamadan usanmadan, öğrenene kadar defalarca, bunu yapmalıyız mutlaka.
Özgür seçim yapmak ister, saygı duymalıyız.
Oyuncaklar' a ve oyuna bakışı Montessori metodunun en çok tartışılan noktalarından biri,kitapta diyor ki: "Elimizde önemli bir iş, önümüzde görülecek hatırı sayılır bir ödev varken hangimizin aklına oyun oynamak gelir, çocuk da öyle. Elinde önemli bir iş varken tutup da oyunla neden uğraşsın. Çocuk hiç durmaz, daha aşağı bir düzeyden daha üstüne çıkmaya savaşıp uğraştığı için her dakikasının her anının büyük değeri vardır. Oyuncakla oynama bu en nazik döneminde daha yüksek bir yaşamın temellerini atmakla uğraşması gereken çocuğa tanınan tek özgürlüktür. Dikkate değer bir seziyle psikanalistler hayal gücünün anormal gelişmeleriyle oyuna karşı aşırı ilgi belirtilerini ruhsal kaçış diye adlandırmıştır. Bunlara özellikle yetişkinlere fazla bağımlı çocuklarda rastlanır"
Ödüller ve cezalar 'ı gereksiz bulur Montessori yöntemi. Ödülün motivasyon arttırıcı olmadığını, çocuğun zaten özgür iradesi ile seçtiği ve ona dayatılmamış herşeyle ilgilendiğini; cezanın ise biz yetişkinlere göre hatalı olan davranışı azaltmadığını söyler. Temelde her ikisine de katılsam da biraz övgü biraz eleştiri hayatın tuzu biberi, benim en temel motivasyon kaynaklarımdır hayatta..
Sessizlik
Onur
Disiplin



Yöntem:
Alıştırmanın tekrarı
Özgür seçim
Hata deneyimi
Hareketlerin çözümlenmesi
Sessizlik alıştırması
Sosyal ilişkilerde düzgün davranış
Çevrede düzen
Kişisel temizliğe özen
Duyuların eğitimi
Okumadan ayrı yazma
Okumadan önce yazma
Kitapsız okuma
Özgür faaliyetli disiplin



Yöntemin uzak durdukları:
Ödüller ve cezalar
İmla klavuzları
Toplu dersler
Program ve sınavlar
Oyuncaklar ve şekerlemeler
Öğretmen masası
...

SONSÖZ
O çoğalmalı, ben azalmalıyım...

11 Eylül 2009 Cuma

Nesin Vakfına yardım edelim..

Bu duyuru Nesin Vakfı' nın mailing list'i aracılığı ile, bire bir Ali Nesin' in kaleminden yapılmıştır..Söz konusu olan ülkemin geleceği için çok önemsediğim çocuklar, Nesin Vakfında büyüyor olmaları ise ülkem için bir şanstır bence..Gelin Vakfı ayakta tutalım..Bugünki post konumuz bu olsun,ne kadar çok kişiye ulaşırsa bu mektup o kadar iyi, o çocuklar bir an evvel evlerine yani Vakfa dönebilsinler..



Sevgili Dostlar,

Kötümserliğe kapılmaca yok.

Hayat bir mücadeledir. Bu sel felaketini de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendirip eski günlerimize dönmek için canla başla, aşkla şevkle çalışacağız. Eskisinden daha da güzel bir vakıf yapacagız.

Yarın çok daha kötü bir sel felaketi bekleniyormuş. Nasıl mümkünse!
Elimizden geldiğince hazırlanıyoruz.

Küçük çocuklarımızı anneleriyle birlikte İstanbul'daki evlerimize yolladık. Vakıf'ta sadece eli iş tutan gençler kaldı.

Görmeden anlaşılmaz ama felaketin boyutlarını anlatmaya çalışayım.

Şu anda çamurdan bir vakfımız var desem abartmış olmam.

Bodrum kat baştan aşağı, giriş katı bir buçuk metre kadar su altında kaldı.



Bahçedeki su düne kadar boyu aşıyordu.

Şimdi suyu gitti diz boyu balçığı kaldı. Çizmeyi bırakmadan ayağınızı balçıktan kurtarmanız zor. Selin sürükledikleri meyve ağaçlarının arasına takılmış, ağaçları eğmiş, kocaman bir bariyer oluşturmuş. O yemyeşil bahçeden geriye eser kalmadi. Çoluk çocuk hep birlikte o kadar da cok emek vermiştik ki...

Hayvanlarımıza yem için ektiğimiz onlarca dönum tarla bataklığa döndü.

Seralarımız kimbilir nerelerdeler.

Komşu haradaki onlarca at boğuldu. Muhteşem atlardı. Hep birlikte koşmaya başladıklarında zemini zangır zangır titretirlerdi.

Çocuklarimiz, o atları küçücük boylarıyla çitin üstünden uzanarak, bahçeden kopardıkları tutam tutam çimlerle beslerlerdi. Minicik ellerle atların koca koca dişlerini yan yana görmenin keyfine doyum olmazdı...Başkalarına para kaynağı olan o atlar bizim neşe kaynağımızdı. Gitti gider canım atlar.

Tiyatro salonumuz tanınmaz halde.Şu anda içine bile girilemiyor.

Mutfağımız kullanılmaz durumda, içine zor giriliyor.

Çamaşır makinalari, bulaşık makinalari, kurutma makinası, buzdolapları, fırınlar, soğutma depoları, kalorifer kazanı..Medeniyet namına ne varsa yok oldu.

Et stoğumuz perişan.Kokuşmadan gömmek gerekiyor. Ama nereye? Her yer balçık.

Su, elektrik, telefon, internet kesik elbet.



"Dereboyu"ndaki evime uzun sure ulaşamadık. Aziz Nesin'in en önemli notları oradaydı. Sel, agaç kütüğünden karavana kadar, ne bulmuşsa önüne katmış tüm şiddetiyle akıyordu. Neyse ki ev yıkılmadı ve notlara bir şey olmadı. Mucize diyesim geliyor.

Kullanılmaz hale gelen koltuk, kanape, yatak yorgandan ya da tamamen suya gömülen elbise depolarımızdan söz etmiyorum bile.

Bitirmek üzere olduğumuz "Sanatçi Evi" perişan. Yeni baştan yapacağız.

Kitap depolarındaki on binlerce liralık Aziz Nesin kitabi mahvoldu.

Aziz Nesin'in yıllarca biriktirdigi gazete koleksiyonunun büyük bir kısmını ciltletmiştik. Büyük ölçüde parasızlıktan ama bir miktar da
ihmalkarlıktan ciltletemediğimiz binlerce gazete hamur oldu. 1976'nin Politika gazetelerini gördüm. Içim acıdı.

Mezunlar dahil bütün büyük çocuklarımız Vakf'a geldiler. El birliğiyle Vakf'ı temizlemeye çalışıyorlar.

Felaketin boyutunu anlamak için görmek, yaşamak lazım.

İki tesellimiz var:

1) Hiçbirimize bir şey olmadı.

2) Aziz Nesin'in bütün arşivi kurtarıldı. Çocuklarımızın ilk aklına bu notlar gelmiş. 3000 dolayinda dosya...İnanılmaz bir sürat ve imrenilecek bir işbirliğiyle çocuklar bütün dosyaları su basmadan kütüphaneden ikinci kata çıkarmışlar. Sabahın köründe uykularından fırlayıp..Çocuklarımızın kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi söz dinlemez olabilir, ama hiç görmedikleri Aziz Dede'lerinin notlarının ilk kurtarılacak eşya olduğunu biliyorlar..Eğitim işte böyle bir şey olmalı.

Her şeye karşın iyimserliğimizi elden bırakmayacagiz ama.Sürekli ileriye bakmaya and içtik. Mücadeleye devam!


Sevgili Dostlar,

Nesin Vakfı'nın ana binasını depreme karşı güçlendirmek gerekiyordu. Bu sel felaketiyle birlikte binanın zemini daha da zayıflamıştır. Binayı güçlendirmenin maliyeti 350-400 bin lira arasında. Sel felaketi dolayısıyla zararımızın da (insan gücünü saymazsak) 250 bin TL dolayında olduğunu sanıyorum. Bizim boyumuzu fersah fersah aşan meblağlar bunlar.
En zor zamanlarımızda hep yanımızda olan sizlerden bütçenize göre bir katkı bekliyoruz. Internetten bagış için:

https://secure.cs.bilgi.edu.tr/nesinvakfi/bagis.php.

Banka hesap numaralarımız aşağıda.

Çok teşekkürler.

Sizlere ve geleceğe inancimiz sonsuz.

Hepimizden sevgiler, saygılar.

Ali Nesin


http://www.nesinvakfi.org/

TL hesaplari

İş Bankası, Parmakkapi Subesi Sube kodu 1042 Hesap no. 0714327

Ziraat Bankasi, Catalca Subesi, Sube kodu 130 Hesap no 952 22 32 - 5001

Vakıf Bank, Catalca Subesi, Sube kodu 237, Hesap no. 434 84 59

Posta Çeki no.164 00 09


Euro hesaplari

Ziraat Bankası, Catalca Subesi, sube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 --
5003 (IBAN: TR 80000 1000 1300 9525501 5003)

Vakıf Bank, Catalca Subesi, sube kodu 237, Hesap no. 400 79 36

Dolar hesabi:

Ziraat Bankası, Catalca Subesi, sube kodu 130, hesap no. 952 55 01 --
5001 (IBAN: *TR 37000 1000 1300 9525501 5001)

Vakıf Bank, Catalca Subesi, sube kodu 237, hesap no. 400 79 37

CHF hesabi

Ziraat bankasi, Çatalca Şubesi, sube kodu 130, hesap no. 952 55 01 --
5002 (IBAN: *TR 10000 1000 1300 9525501 5002)

Swift Kodlar:
Ziraat Bankasi, Çatalca Subesi Swift kodu: TCZBTR2A
Vakif Bank, Çatalca Swift kodu: TVBATR2A

8 Eylül 2009 Salı

Not Almak Lazım/ Rüzgar der ki...


Babaaa, babadiiii: Babaaaa, babacııım.
Dadiiii: Dayı
Deldim deldim: Geldim geldim(bu esnada sesinin tonunu da değiştirip bizi korkutuyor, ona göre :))
Be değdiii:Ben geldim.
Düddüüü: Düştüüü.
Düdaaa: Rüzgaaar.
Edeee: Efeee( Komşunun torunu)
Aba : Abla
De: Gel
De bidsi bidsi: Gel pisi pisi
Hammmm: Yemek ( Asla böyle benzetmeler yapmam, cıs demem tehlikeli derim, ee demem pis derim, ham/ mama demem yemek derim, bu çocuğa bakan bir üçüncü kişi de yok, nerden çıktı bu ham anlamıyorum, ama işe yarıyor, aç olduğunu belli edebiliyor bu sayede)
Bis: Pis

Konuşan bir çocuk olacak, hatta sohbet edeceğiz günün birinde, sonra beni eleştirecek kadar gelişecek ruhu ve bedeni..O zaman okuyup gülümseyelim diye, not almak lazım..

5 Eylül 2009 Cumartesi

Aklımda Kalanlar, İyi ki Kaldılar/ Gel Oyna



İstanbul' a giderken gezilesi, görülesi ve tanışılası listemizin başında Şişli-Feriköy- % 100 Ekolojik Pazar ve de daha da önemlisi Montessori Mail Grubu'ndan tanıdık, her iki Meydan Alışveriş Merkezi' nde de dükkanı olan - Ümraniye ve Merter- Şule vardı..Bir ara Turgut' la,ya biz evde yaparız ahşap oyuncak dedik, Rüzgar' ın oyuncakları ahşap olsun ama mümkünse bir de ucuz olsun istiyorduk, e haliyle de olmayınca niyetlendik..O zaman hangi ağaçtan yaparsınız siz bu şahane oyuncakları diye mailleşmiştik Şule ile..Bizim için bir hoş hayal şimdilik oyuncak yapımı..Mekan ve zaman muhalefetinden..

Sonunda gittik, bir cumartesi-her cumartesi var-, Feriköy' e..Alpay ve Erin de vardı, Ayça çalıştığı için o gün bizimle değildi,fotolardaki Çınar ve harika kıvırcık saçlarıyla da orada tanıştık..Topaçlarımız ve bowling takımımızla döndük geri..Ama neler var neler alınacak..Buğday' ın basın bülteninden aldıklarım:

Nesli Tükenmekte Olan Oyunlar Şişli %100 Ekolojik Pazar'da Yeniden Hayat Buluyor


Her Cumartesi günü Şişli % 100 Ekolojik Pazar’da, saat 10:00-17:00 arasında, ahşap oyuncak atölyeleri düzenlenecek. Anne-babalar alışverişlerini yaparken çocuklar kendi oyuncaklarını yapmayı ve nesli tükenmekte olan oyunlar oynamayı öğrenecekler.

Tahta parçaları, saman ve çekiç zımpara ile kuş yuvası yapımı... Topaç yapma, boyama ve çevirme... Yıllardır Şişli %100 Ekolojik Pazar’da her Cumartesi oyuncak standı açan, “Gel Oyna” atölyesinin yaratıcısı Şule Şenol, çocuklarla birlikte ahşap ağırlıklı doğal malzemeden oyun-eğitim araçları yaparak nesli tükenmekte olan oyun ve oyuncaklara can veriyor.

Oynanacak oyunlar ilgi ve beceriyi artıracak, çocukların sıkılmalarını engelleyecek şekilde çeşitli gruplara ayrılmış. Yoğurma etkinliklerinde balmumu, kil-seramik, kağıt hamuru yapımı; yaratıcı etkinliklerde artık materyaller, tahta parçaları ve çalı-çırpı ile tasarım yapılacak. Zihin-zeka oyunlarında, çocukların büyüklerle, arkadaşlarıyla veya tek başlarına oynayacakları oyunlar oynanacak. Boyama etkinliklerinde topaç, pazıl boyanacak, çizim etkinliklerindeyse çocuklar resim yeteneklerini konuşturacaklar.

Şule Şenol projeye, tıpkı masallarda olduğu gibi “Ondan Sonra” adını vermiş ve her Cumartesi günü saat “10’dan Sonra” başlayacak. Şenol, atölyenin fast-food oyuncakların tam tersi olduğunu söylüyor: “Gel Oyna’da günümüzde fast food kültüründe çocuklara verilenin tam tersi uygulanacak. Büyükler oyunun, ahşap oyuncağın sadece çocuklar için değil yetişkinler için de olduğunu görecekler. Çocuklar oynarken yetişkinler ya onları izleyecek, zaman zaman belki yardım edecek, ya da pazarda alışveriş yapıp, yemek yiyecekler.”

Çocukların yaptıkları oyuncaklar için oyuncak başına yaklaşık 5 TL alınacak ancak düzenlenecek seksek, ip atlama, çember çevirme gibi etkinliklere katılmak ücretsiz. Etkinlikler tasarımcı, heykeltraş, ahşap oyuncak yapımcısı, öğretmen, psikolog gibi konularının uzmanı kişiler tarafından organize edilecek. İsteyenler kendi malzemelerini getirebilir.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından Şişli Belediyesi işbirliğiyle kurulan ve Türkiye’nin ilk %100 ekolojik pazarı olan Şişli %100 Ekolojik Pazar, her Cumartesi saat 07:00-17:00 arasında, İstanbul Şişli Bomonti’de, Bomonti Caddesi, Lala Şahin Sokak’ta (eski Tekel bira fabrikasının alt sokağı) kuruluyor.

İşte böyle, iyi ki gittik, tekrar gideceğiz..