rüzgar büyürken etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rüzgar büyürken etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2012 Perşembe

Rüzgar Çizgi Çocuk Atölyesi' nde..

Bu hafta trafik ışıklarını çizdi, bir de yanan bir bina, itfaiyeciler ışıkta beklemeseler de olur dedi sonra..Beş dakika sonra bu hafta resim atölyesine gidecek miyim acaba, kar duracak mı dedi..Ve sonra yangın çizdi..




Ve herşeyi saklıyoruz anne-oğul uzun süredir, yangın resimlerindeki alevlerin ayrı küçük küçük parçalara resmedilmişlerini, mutlu canavarları, kızgın denizanalarını, hiçbirşeye benzemeyen ufak ufak bulut parçalarını (?!?).Saklıyoruz tarih atarak, klasörleyerek, değer vererek..


Yasemin ile ilk tanıştığımızda "çöp adam bile çizemem" dedim, "öyle değil işte" diye başladı ve öyle heyecanla anlattı ki..Rüzgar gelsin sana dedim, hala kendimden vazgeçmiş ya da zaman yaratamazmış bir ruh hali içinde,ama Rüzgar gitmeli mutlaka diyen iç sesim hala kulaklarımda...



Rüzgar şimdi her Cumartesi Çizgi Çocuk 'a gidiyor. Rüzgar' ı etkileyen çok şey var, beni etkileyen ise gerçekten bir atölyeye gidiyor olması..


Mış gibi yapılmayan, "aferiiiin, muhteşem olmuş,hadi herkese gösterelim" diye bağıran yetişkinlerin olmadığı bir atölye...

Yani çocuğu kendi haline ve doğasına bırakan, dolayısıyla uğruna çok şey yapabileceğim "benden beklemeden kendini onaylayan çocuk" a katkı sağlayan bir deneyim bu Rüzgar için..



Üstelik "gerçekten" atölye..Çocuk dostu görünmek(!) için çizgi film karakterleriyle doldurulmamış, A 4 kağıda ne çizeceğini söyleyen yetişkinlerin olmadığı, bir ressam ve bir heykeltraşın paylaştığı bir sanat atölyesi..Girince sizi de içine alan başka bir dünya..


Çocukluğumu hatırlıyorum, böyle bir atölyede kendi çocukluğumu hayal ediyorum, şimdikinden daha hayalperest olabilmem için eksik kalan tek parça bu belki de, yaratabileceğim bir zemin..


Rüzgar bir hamur parçası ile bütün gün gezip onu jet uçağı, neptün toprağı, bebek tüyü(?) ve benzeri pek çok şeye dönüştürüyor gün içinde..Hele bir de pelerinini giyip evin içinde koşmaya başladı mı, post modern bir film çekilebilir ağzından dökülenlerle, hayalleriyle..


Yani Rüzgar' ın hayalleri, elleri, ruhu ve bugünü için, iyi ki var Çizgi Çocuk Atölyesi...

Biraz daha fazlası için Çizgi Çocuk Atölyesi' nin ik animasyonunu izleyin mutlaka!

16 Aralık 2011 Cuma

Çocuk Kütüphanesi

Dün benim okul günüm ve okulun gezi günü idi..Toplaştık çoluk çocuk, gittik bilindik bir çocuk kütüphanesine..Çocuk kütüphanesi mi dedim..Büyükler için basıldığı düşünülen kitaplarla dolu dikdörtgen bir salonun bir ucundaki dinozor dolaba istiflenmiş (!) kitaplarla dolu kısım sanırım tabelaya çocuk kütüphanesi yazmalarının sebebi..

Derin bir nefes alıp çocukların bir beklentisi zaten yoktu, hem çocuk olmak adaptasyon becerisin, , bıdı bıdı ... dedim. Yani kendimi sakinleştirmeye çalıştım..

Ta ki kütüphane görevlisi kitapları öğretmenler seçip çocuklara dağıtacak diyene kadar. Neden dedim? Çünkü kitaplar dağılır dedi. Öğretmen alınca da dağılmaz mı dedim. Öğretmen aldığı yere koyar dedi. Çocuklar da koyarlar dedim, koymazlar , hem neden itiraz ediyorsunuz ki, hep böyle yapıyoruz dedi. O zaman hep yanlış yapıyorsunuz dedim. Öyle yüzüme baktı. Biz şimdi yanlış yapmayacağız ama, çocuklar seçecekler kitaplarını, yine kendi seçtileri bir yerde inceleyecekler, sonra da aldıkları yere bırakacaklar kitapları işleri bitirince dedim. Öyle de oldu..Görevli şaşkınlıkla izledi, 20 çocuk vardı bu gezide, çıt çıkmadı kütüphanede. Kütüphanecinin şaşırdığı sessiz olmanın kütüphanede bir gereklilik oldugu sebepleri ile açıklandığında çocukların sessiz kalabilmeleri idi..

Çünkü yurdumun güzel insanı zanneder ki; çocuk dediğin kurallara asla uyamayan bir gürültü yumağıdır, çocuk dediğin yetişkin olmadan kitap bile seçemeyecek kadar yetisizdir, çocuk dediğin oturamayan bir ortalık karıştırıcıdır ve çocuk dediğin yetersizdir..

....

Kütüphanelerle ilgili benimle aynı fikirde olanlar var, mesela Adam Olacak Minik!

Neyse neyse, hayal kuralım hadi, bizim de böyle çocuk kütüphanelerimiz olsa diye...












13 Aralık 2011 Salı

Ekolojik Yılbaşı Ağacı!

Biraz tutturukluğum anneliğimden mi uzmanlığımdan mı(!) bilinmez, Sevgili Ayça ve Sevgili Cüneyt'i her gördüğümde hadi hadi hadi dedim durdum!!! Ki Duru' yu haftada 3 gün oyun oynamaya getirdiklerini düşünürsek hiç az değil!!!

Ve sonuç:














Ve akşam Rüzgar' ınkini açtık (şimdilik fotografı yok çünkü Turgut'la Orff derslerine gidiyor makinamız), öyle boyadı, öyle boyadı ki, sonunda "sanırım ben bir ressamım anne" dedi, salonun orta yerinde bıraktı ki sabah devam edebilsin..Bu sanat eserinin en güzeli defalarca boyanabilir oluşu, yani günlerce :)

Sanat eseri diyorum çünkü çocukların ilk karalamalarına dahi sanat eseri muamalesi yapılması gerektigini anlatır dururum hem oyun gruplarımda hem de seminerlerimde..

Büyük alışveriş marketlerinde satılan "plastik" lere inat, çocuğun yaratıcılığını ortaya koydugu ve "ben yaptım" dedigi bir yılbaşı ağacı, daha ne olsun..

Ve sonunda satın almak için:
http://duvuu.gostorego.com/cocuk/ekolojik-yilbasi-agaci.html



İyi ki yaptınız!!!

3 Aralık 2011 Cumartesi

Rüzgar

Merhaba...

Rüzgar'dan mı benden mi bilemedim..

İçimde bir "haksızlık bu" duygusu, yaz hadi dürtüsü..

Bak bu gülüşü not al, şu çığlığı da...Hem bak artık çizdiği resimler "tema" lı (?!?) olmaya başladı... Almanca oyun grubunun etkisiyle "hayır anne" çıktı, "Nein Iraz" girdi hayatımıza..Full time okullu oldu ve bu gazla neler neler aldı aklına, ellerine, ruhuna...Ha bir de kırmızı pelerini var artık oğlumun, ki tek başına bir yazı..

Gibi gibi gibi..

Dün Pratik Anne ile konuştuk ve hadi dedim,şimdi...

Yani...

So tell the girls that I'm back in town...

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Resim.



Bu bir örüncek annecim, gezmeye gelmiş itfaiye istasyonuna, bak buraya da uzun bir ağ yapmış kendine...Bu da itfaiye deposunun itfaiye merdiveni,şurada da itfaiye alarmı var...

Annecim şu resmimi de anlatayım mı sana...

....

Artık anlatacak çok şeyinin olması öyle keyif ki benim için, uzun uzun dinliyorum onu, susabilmenin önemini bildiğime şükrederek, onun sesini bastırmayarak...

....

Her resmine, okuldaki okuma yazmaya ilgilerini çekme uygulamaları sebebiyle adını iliştirmek istiyor, ben onun alanını kullanmamak için adını kağıdın arkasına yazmaya gayret ediyorum..

Bu vesile ile, Iraz' ın Oyun Grubu anneleri ezberlemiş olsa da, bir kere daha kitap önereceğim, Susan Striker, Çocuklarda Sanat Eğitimi..
....

Bir de Küçük Kara Balık Çocukevi' nde ve kendi atölyesinde çocuklarla yapacağı resim çalışmalarını koca kız heyecanıyla beklediğim arkadaşım, ben çöp adam bile çizemem söylemimi zayıflatan, ressam Yasemin Erdin Tavukçu' yu tanıyın isterim hem kendiniz hem de çocuğunuz için..Uzun uzun anlatmama gerek yok, bu yazısını okuyunca çalışmaları beni neden heyecanlandırıyor anlayacaksınız: Çocuğunuzun yaratıcılığını desteklemenin birkaç yolu... Hadi başlayalım artık Yasemin!!!






14 Nisan 2011 Perşembe

Çocuklarda Yaratıcılık, Özgüven, Özgürlük & Sınırlar





AİLE İÇİ İLETİŞİM SEMİNERLERİ-4
"Çocuklarda Yaratıcılık, Özgüven, Özgürlük & Sınırlar"


Nasıl bir çocuk yetiştimek istersiniz?

Mutlu? Kendine yetebilen? Özgüveni yerinde? Uyumlu? Yaratıcı? Kuralcı?
....

Özgüvenli çocuklar yetiştirmek için anne babaya düşen görevler nelerdir?
Özgüvenli bir çocuk yetiştirmenin bedeli sonsuz özgürlük müdür?
Çok fazla sınırlar ve kurallarla dolu bir dünya çocuğunuzun özgüvenini zedeler mi?
Çocuğunuzun yeteneklerine karşı nasıl duyarlılık geliştirebilirsiniz?
“Yaratıcı çocuk”a ithaf edilen anlamlar nelerdir?
Çocuklarda yaratıcılık sonradan kazanılan bir meziyet midir, doğuştan mı gelir?
Çocukların hayal gücü ve hayalleri neye işaret eder?

...

Her anne babanın hayatlarının bir döneminde mutlaka sordukları bu sorular sizin de gündeminizde ise..

Uçlar arasında gidip gelmek, bir çocuğun gözünden bu tartışmaya kulak vermek, empati yeteneği güçlü bir ebeveyne dönüşmek, gerçek vak’a örneklerini dinleyip fikir üretmek için Uzman Psikolog Iraz Toros Suman’ ın konuşmacı olduğu Aile İçi İletişim Seminerleri’ nin dördüncüsüne, "Çocuklarda Yaratıcılık, Özgüven, Özgürlük & Sınırlar" hakkında konuşmaya davetlisiniz..

Tarih:
24 Nisan 2010, Pazar,
14:00- 16:00
Yer:
Bizden1e, Kişisel Gelişim Merkezi, Bostancı
Ücret:
25 TL.
Kayıt ve Bilgi Almak İçin: iraztoros@yahoo.com

* Katılım kontenjanla sınırlıdır.Katılmak isteyenler 22 Nisan Cuma gününe kadar kayıt yaptırabilirler.

***
1980 doğumlu Iraz Toros Suman, İstanbul Bilgi Üniversitelerinde aldığı psikoloji lisans eğitiminin ardından bir kadın sığınma evinin kurucu müdürlüğünü yaptı. Bu deneyim aile içi iletişim problemlerinin geldiği son noktaya şahit olmasını; böylece çocuklarla çalışmanın önemini kavramasını sağladı.Bu dönemde uzmanlığını tamamladı ve tezini “aile içi şiddet” üzerine oluşturdu. Kadın sığınma evinde kurduğu oyun odası herşeyin başlangıcıydı. Sağlık bakanlığı çalışanı olarak geçirdiği yıllarda çocuklarla ilgili ölçme-değerlendirme süreçlerinde aktif olarak yer aldı.Normal gelişim gösteren çocukların yanısıra farklı gelişim gösteren çocuklarla bol bol çalışma fırsatı bulan uzmanımız, 2009’dan beri “Iraz’ ın Oyun Grupları” adlı oluşumu ile alternatif eğitim modellerinden esinlenen aktiviteler yaratarak ebeveyn katılımlı oyun grupları düzenliyor. Toros Suman aynı zamanda,İstanbul’ da özel bir merkezde aile danışmanı olarak çalışmakta.

15 Şubat 2011 Salı

Kreş, Oyun Grubu, Ev..Hangisi??

Az önce kuzenimden geldik, Rüzgar ve ondan iki ay küçük Emir oynadılar saatlerce, biz de kreş muhabbeti yaptık beklendiği üzere, bizim küçük adamlar Eylül de "3" yaş denen psikolojik sınırı geçmiş olacaklar çünkü..

Eve gelince baktım kim ne yazmış diye, Aslı yazmış, okuyun derim..

Bana en sık sorulan sorulardan birkaçı ile yapsam açılışı..

Oğlum/ kızım 18 aylık, artık ona yetmediğimi hissediyorum(?), kreş arıyorum, ne dersiniz?

Bizimki okula gitmem diye tutturdu,3 yaşına da geldi, ne yapsak acaba, hazır değil galiba..

"Kapıdan bırak git, ağlar ağlar susar" dediler, ne yapalım?


Uzar uzar uzar uzar bu liste..

1) Üç yaşına kadar bir çocuğun en temel ihtiyacı "ben" ve "benim" duygusunun tatmin edilmesidir, mümkünse bu sürenin çok büyük bir kısmını mekansal aidiyetle geçirmesi ve çocuğa hep aynı kişinin bakması en sağlıklı yöntemdir..Yani sıkça bakıcı değiştirmeyin, anne bakabiliyorsa şahane ama olamıyorsa da mümkün olduğunca aynı kişiyle geçirsin ilk 3 seneyi..Peki nerede? Evde!!!Parklar, sokaklar, bakkal, manav, süpermarket sizin..Buralar da sizi örnek alarak sosyalleşebilir çocuğunuz, ama 0-3 yaş aralığının en temel ihtiyacı "güvendeyim" duygusunun tatminidir, "ne kadar da sosyalim, yaşasın" gibi bir duygu durumu yoktur çocuğun, bu yetişkin dünyasına has bir yanılgıdır..

2) "Ama her taraf beton, birini görünce yabani gibi arkama saklanıyor" diyorsanız..O zaman önce model olun..Bakkala günaydın deyin, birgün o da diyecek..Komşularınıza selam verin, o da hızla taklit edecek, sıkça misafir ağırlayın, bayılacak!!! Ve bir de oyun grupları kurun..4 çocuklu bir grup ideal..Size gelsinler, siz onlara gidin..Etrafında olun, tekrar ediyorum, 3 yaşına kadar bu dünyanın nasıl bir yer olduğuna karar verecek çocuğunuz, siz yakınlarda olmazsanız "bırakılmışlık" hissi bünyesini hızlıca teslim alabilir, aksi de pek tabiki mümkün ama nadir..Oyun grubu evet..Yapılandırılmış bir ortam hazırlayın, yere bir örtü serin mesela,küçük minderler atın.."Sizin için hazırlandık" duygusunu yaratın ve yaşatın, çok heyecanlanacaklar!!!Bütün oyuncakları dökmeyin, minik aktiveteler hazırlayın hepsinin ilgileneceği..45 dakika oldukça yeterli bir süre..Aç ve uykusuz olmamasına dikkat edin, tadını çıkarabilsin..Sonra da bir serbest oyun zamanı yaratmak ideal, oyuncaklarla vakit geçirebilecekleri..Sakın bunu "gün" e çevirmeyin..Çocuğunuzun peşinde yemesi için elinizde poğaça gezmeyin, mesele yemek değil oynamak :) Ve sosyalleşmek(bu sözcük azıcık antipatik hale geldi ağızlara sakız olması sebebiyle..) Ve mümkün olduğunca sessiz kalın, çocukları izleyin, az müdahele ile nasıl bir ahenk tutturduklarına inanamayacaksınız..

3)Para verip oyun grubuna götürelim mi? Evet götürün ama 3 yaşından küçük ise çocuğunuz "anneli oyun grubu" tercih edin.."Siz bırakın alışır" diyenlere inanmayın, bu öğrenilmiş çaresizliktir.."Ağlasam da gelmeyecek" diyen çocuk susar..Yakınlarında olun ama siz oynamayın o oynasın, eşlik edin ama bırakın o kule yapsın ya da yapamasın..Yapamadığı haller de ona zevk veriyor, çocuklar sonuç değil süreç odaklıdır..Kaygılıysanız da bunu belli etmeyin, çocuklar duygu dedektörleridirler, anında bu duygu çekip alınır ve itinayla size duygu sömürü olarak geri dönebilir:) İlgilenmiyor mu, gidelim mi diyor, biraz deneyin ama çok ısrarcı olmayın..

4) Kreşe ne zaman gitsin peki? 3 yaşına kadar gitmesin mümkünse, 3 yaşında ise minik adımlar atın, önce 1 saat, sonra 2 saat, ve yavaşça arttırarak..Önce haftada 1-2 gün, keyif alıyorsa sonradan arttırarak ve "bırakıp gitmeyerek"..Alışana kadar orada olun, sınıfında olmanıza gerek yok, müdürün odasında bekleyin mesela, bin tane soru sorun bu esnada, çocuğunuzu teslim ediyorsunuz, bu en doğal hakkınız..Çocuğunuza yakınlarda olduğunuzu söyleyin..Ve en geç 2 hafta sonra "ben artık gidiyorum ama geleceğim şu saatte" deyin, asla bir anda ortadan kaybolmayın..

5)Neye göre seçeceğim kreşi? Çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre, konforlu ve süs olmayan bir bahçe ( kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır), sağlıklı yemekler ve iyi bir öğretmen..Müdür ve bina önemli olsa da anaokulu tecrübesi olan ve oyun grupları yapan bir psikolog olarak biliyorum ki bu işin en önemli kısmı öğretmen..Öğretmeniyle tanışın ve çocuğunuzla geçirdiği bir zaman dilimini gözlemleyin mutlaka..

6) Peki siz ne yapıyorsunuz? Rüzgar 2.5 yaşında..Benim yaptığım anneli oyun gruplarından birine katılıyor..Yapılandırılmış ortam, sessiz kalıp izleyebilen anneler, ve hazırlanmış aktiviteler, 45 dakika oyun ve sonrasında serbest zaman..Ekim' e kadar kreşe gitmeyecek..Ekim' de ise "gerçek"ten bahçesi olan,işini seven bir öğretmenin olduğu, akademik olarak içi çok boş olmayan ama eve ödev göndermeyecek kadar çocuğun doğasına saygı duyan bir okula gidecek..Önce haftada 3 yarım gün, sonra severse 5 yarım gün..Asla tam gün değil..Evde olmaya ihtiyacı olacak hala biliyorum..Belki uykusu gelecek ve evde uyuyacak, hiç sanmıyorum uyku fobik oğlumun böyle bir beklentisi olacağını, ama evde ve benimle ya da babasıyla olma ihtiyacını karşılayacak böylece..Beraber kek yaparız, çıkar gezeriz, oyun oynarız..Rüzgar' a asla okula gitmek istiyor musun diye sormayacağım mesela..Bu anne babanın vereceği bir karar, çocuğun kararı olamaz;ama işaretleri gözlemleyeceğim..Ben de her anne gibi oğlumu tanıyorum, keyif alıp almadığını anlayabilir ona göre bu kararımı erteleyebilirim ya da "yanlış yaptım okul seçiminde" deme yürekliliğini gösterebilirim ..4 yaşından sonra ise tam gün gidebilir, ama yine şart değil..O zaman ufacık da olsa Rüzgar' a sorabilirim ne istediğini..

İşte böyle, ben şimdi gidip oğlumun zaten örtülü olan üstünü bir daha örteceğim ve yüzünde bir gülümseme oluşana kadar öpeceğim..

İyi geceler..

6 Ocak 2011 Perşembe

yeni..

yeni yıla yeni 15 milyon hayalle başladım, çok şükür..

eskişehirdeydik, ne güzel şehir, eski falan da değil hem, Asum' var orada, eski dost..Rüzgar' ın sık sık "seni çot seviyorum" dediği insanlar listesine girdi bile..Fotoğraflar yakın zamanda..

bir liste yapmak istiyorum, seneye döner bakarım, sonra bir daha, sonra bir daha..bunlar olsun, olmazsa olmadı diye çok üzülmeyeyim, olursa ne kadar çok istediğimi hatırlayıp şükredeyim..

1) Bir aktivite kitabı yazmak istiyorum, en kısa zamanda, haftalık oyun listelerimi toparlasam olur, olur olmasına da zaman..

2) Rüzgar' la hergünümüz bol gülücüklü ve sağlık dolu geçsin istiyorum..

3) Daha sağlıklı olmak istiyorum, herşey dahil bir paket talep ediyorum evrenden, ruhen ve bedenen sağlıklı olmak kast ettiğim..

4) Eskişehir' de okumaya başladım tekrar, zamanım yok bahanesini paket ettim yolladım evrene, devam etmek istiyorum..

5) KŞA istiyorum, ne olduğunu diyemem şimdi, olsun hele,o zaman "oldu" derim..

6) Huzurlu olmak, huzurlu uyanmak ve yakınlarımın huzurlu olmasına katkıda bulunmak istiyorum..

7) Bir "çocuklu aileler için yaz kampı" hayalim var, herşey hazır sayılır, gerçek olsun istiyorum..

8) İşe odaklandığımı fark ettim, sakıncası yok, gelecek sene odağımda ne olacak, bunu irdeleyecek kadar yüksek bir farkındalık istiyorum..

9) Aile içi iletişim seminerlerime başlamak istiyorum..

Başka..Daha çok yazmak istiyorum..Ha bir de dinlenmek..Bir de Rüzgar ve kocam ve ailem..En az bu sene olduğu olduğu kadar yanımda yöremde ve mutlu olsunlar istiyorum..

İyi bir yıl diliyorum..

19 Kasım 2010 Cuma

Bizimkiler & Şaka

Turgut' un şehir dışı işi bizim şehir içi seyahatimize denk geldi..Oğlumla uzuuuuuuuuuunnn bir(kaç) otobüs yolculuğu yaptık, hani şehirlerarası tadında olanlardan..Ve Rüzgar her sıkıldığında yurdumun güzel insanı bana yardımcı olmak çin elinden gelen yaptı, işte size memleketimden insan manzaraları:





Rüzgar: Annneeeee, ben çok sıkıldım :(
X teyze: Gel gel, sen benim oğlum ol, boşver anneni!!!
Rüzgar: Ben seni hiç beğenmedim ki :(
Iraz' ın iç sesi: Teyze şimdi bana yardımcı olduğunu zannediyorsun, o yüzden Rüzgar' ın görmediği zannedip dilini ağzının sağından küçücük çıkartıp göz kırpıyorsun değil mi..
Iraz' ın dış sesi: Teyze şaka yaptı tatlım..

Rüzgar: Anneeeeeeeee, ben acıktım..
X Amca: Al sana para, al al, al hadi al, utanma all, bayramdır al..
Rüzgar: Almiyacaaaammmm
Iraz' ın iç sesi: Hoppalaaaaa
Iraz' ın dış sesi: Teşekkürler ama alamaz, almamalı, yani kem küm..

Rüzgar: Anneeeee, inelimmmmmmm miiiiiiiiiiiiii, inga, ciyak, vs.
X abi: Şşşşt, sus bakiiim, sus dedim, kızdım bak!!!
Rüzgar:Abi bana neden kızdı anne?-Daha çok ağlar-
Iraz' ın iç sesi: Noluyor ya, bugün dilini küçücük çıkartıp göz kırpanların buluşma günümü, aaaa,aaaaa, aaaaaaaaaaaaaa!!!!
Iraz' ın dış sesi: Kızmadı tatlım abi, bu da şaka, haklısın ben de çok sıkıldım hem de..

Rüzgar: Anneee, gelmedik mi daha, ben çok sıkıldım..
X abla: sıkıldın mı sen, ayyy kıyamam yazzıkh, gıdıklıyım mı seni?
Rüzgar: Gıdıklamaaaaaaaaaaaaa-çığlık atmaya ramak kala-
Iraz' ın iç sesi: Sen sıkılınca seni gıdıklıyorlar mı şeker?
Iraz' ın dış sesi: Yok oğlum, gıdıklamayacak abla, bugün herşey şaka..

....

Ne eğlenceli değil mi..

27 Ekim 2010 Çarşamba

peteği çamuuuuu...


Sabah 07.30, tam şu an yani..

Saat 06:42 de şöyle uyandırıldım, "annecim,ben seni çot seviyorum biliyosun mu?".."Ben de birtanem" dedim hadi yanıma yat tekrar uyuyalım sessizliğiyle..O dedi ki, "sen bilmiyorsun sana öğreteyim", "neyi tatlım?" dedim ve başladı..

"üstüdara dideriken aldı da bir yamuuuu, katibimin setresi uzun peteği çamuuuu"

öptüm, öptüm, öptüm...o uyandı, ben uyandım..

bir de dün "annecim biraz dinlenelim mi" dediği, beni kanepeye sürüklediği, başımın altına yastık koyduğu ve sonra boylu boyunca göğsüme uzandığı an var..

Sonra "merak etme anne, ben şimdi yaparım onu (?!?)"dediği anlar..

Ve benim şükürler olsun dediğim..Sağlıklı diye, yanıbaşımda ve yanıbaşındayım diye, sık sık kucağıma sığmaya çalışıyor diye..Uyumaya çalışırken elini boynuma atıyor diye..

9 Ekim 2010 Cumartesi

Kanatlar


Hayat ve ben, sık sık konuşuruz, aramız iyidir, ben kaprissiz olduğum anlarda en çok da..

Yaşamak ve ben sık sık konuşuruz desem sanki daha anlamlı..Kulağıma fısıldamıştı, devam et Iraz..Şimdi de fısıltıdan daha güçlü birşey, ne bilmiyorum tam,beni ikna eden bir tonda konuştuğu kesin..

Suskunum ya buralarda, bu günlükte yani, çok işim var, en önemli işim ise hayal kurmak, ikincisi karşıda ev bulmak, üçüncüsü Iraz' ın Oyun Grupları ile el ele vermek, o beni büyütüyor ben onu..Bin teşekkür Rüzgar, her zamanki gibi, iyi ki oyun oynaman gerekiyor..Aynı senin dediğin gibi..Ama çok oyun oynamak zorundayım anne...

Yani ben, kocam ve oğlum, ve sırtımda & ruhumda hep destek annemin minik güçlü elleri,bırakıyoruz bir kez daha herşeyi, düşüyoruz seslerin peşine, bu sefer karşıya, delice oyun oynamaya..

Metnin ana fikri: Biz Anadolu Yakasında caddeye yakın bir ev arıyoruz, Iraz' ın Oyun Grupları bundan sonra tek işim, istifa bile ettim, kızarmış ekmek kokan sabahlara uyanmak, oğlumu öperek uyandırmak, en çok da onunla saatlerce oynamak için..Hadi bakalım..


4 Ekim 2010 Pazartesi

UNNADO



Güzel kitaplar, organik giysiler, çocuk kozmetiği(en organiğinden ), ah biraz daha küçük olsaydı da Rüzgar bunu da alabilseydim dediğim onlar, bunlar, şunlar..

Hepimiz bir takım indirimli alışveriş sitelerine üyeyiz değil mi, markafoni, limango, vesaire..İşte bunların bebek/çocuk & anne ikilisine hitap eden formatını düşünün..Var mı? Var!

Unnado!!!

Özenle seçilmiş ürünler ve bir o kadar iyi çalışan müşteri memnuniyeti ekibi!!!Gecenin bir yarısı tamamen benden kaynaklanan bir sorunu 2 dakikada çözüp cevap yazacak kadar çalışkan hem de!!!

Bence harika bir girişimcilik örneği, merak ettim ve sordum, nereden çıktı bu fikir ve nasıl gidiyor diye..İşte Unnado' dan mektup var size..

...Neden Unnado ve neden bu fikir? Esas amaç algıları değiştirecek birşeyler ortaya koyma isteği, ihtirası esasında… Çalışanların hiçbiri bu sektörden değil, yani hani baba mesleğidir, ya da o sektörde iyi kontaktları vardır vs gibi bir durum yok. Sektör bize de tamamen yeni.. Ama kısa zamanda oldukça insan tanıma şansı bulduk… Bundan çok da memnunuz.

...Normal şirketler gibi değiliz… Çalışma saati diye bir kavramımız yok… Mutsuz insan görmek istemiyoruz, o yüzden şirkete yüzü asık gelen varsa aynen geri yolluyoruz… Hele telefonda birileri ile konuşmasına asla izin vermiyoruz :)

...Unnado ismini seçmemizin de sebebi esasında Türkçede bir anlam yüklenemiyor olması… Yani anne veya bebekle başlayan bir isim de seçebilirdik ve esasında işimizi çok da kolaylaştırırdı, ama başka şirketler ve sitelerden farklı bir deneyim yaşatmak adına Türkçe'de birşey ifade etmeyen bir isim seçtik..

..Herşeyden önce şirket kültürümüz geliyor… Bu mantıkta unnadosss'lar alıyoruz; unnadosss, çalışanlarımıza verdiğimiz isim.Esasında çalışan demekten kaçınmak için boyle birsey cıktı..Çalışmak genelde sıkıcıdır.'İş' genel anlamda negatif bir olgu yaratır akılda.24 saatin 8 saatini uyuyarak,8 saatini işte,geri kalanın birçoğunu yolda geçiriyorsanız işte geçirilen zamanın güzel olması gerektiğine inanıyoruz, bir iş olmamalı işe gitmek…O yüzden isteyen istediği yerden çalışabilir.Ne yalan söyleyeyim esasında herkes bu yüzden gece gündüz calışıyor…

..Kendimizi müşterilerimize de yansıtmak istiyoruz.Bunun için elimizden geleni yapıyoruz…

..Ürünlerimizi nasıl mı seciyoruz?Öncelikle ürünleri kendimiz görmeyi tercih ediyoruz.Görmediğimiz, inanmadığımız bir ürünü pek koymak istemiyoruz… Sonrasında biraz da farklı olmasını tercih ediyoruz. Herkesin bilmediği, ya da erişemediği markaları tercih ediyoruz. Tabii arada bilinen markalara da yer vermek gerekiyor… Mümkünse sertifikalı ürünleri koymaya çalışıyoruz..

..Her ne kadar ürünlerin kalitesinden markalar sorumlu ise de biz kimsenin 'unnado'dan gelen ürün bir şeye benzemiyor' demesini istemiyoruz ve aynı sorumluluğu hissediyoruz…

...Organik ürünler favorimiz… Uzmanlık alanımız değil ama tercih ediyoruz… Keza sağlık ürünlerine önem veriyoruz… Tekstil ürünlerine yer veriyoruz bol bol ama genelde ayrı ayrı yaş grupları için..Anneler için özel ürünler ve servisler arıyoruz..Bu alanda yurtdışına kıyasla çok boşluk olduğu gerçek… Kendini duyuramama sorunu da var yurtdışından ürün getirenlerin. Bu gibi durumlarda aracı olmaya çalışıyoruz..


İşte böyle..
Üye olmak için mi, bana mail atın davet ederim hemen sizi:
iraztoros@yahoo.com


26 Eylül 2010 Pazar

Iraz' ın Oyun Grupları ve Çocuk Merkezli Aile Danışmanlığı

Yeni dönem başladı..İyi ki..Önüm, arkam, sağım, solum çocuk diye başlamıştım, iyi ki..İkinci çocuğum oldu oyun gruplarım, iyi ki..Şimdi biraz büyüdü bebeğim, yürümeye başladı ufak adımlarla..



IRAZ' IN OYUN GRUPLARI

PSİKOLOG KOORDİNASYONUNDA OYUN GRUBU

Bebeklerin ve çocukların yaşıtlarıyla zaman geçirmeleri psikososyal gelişimlerine dikkate alınmayı gerektirecek kadar katkı sağlar.

Oyun, çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenmesinin en etkili yoludur.

Oyun uyumdur.

• Ticari kurumların sağlayamadığı sıcaklık ve buna eşlik eden anne duyarlılığında psikolog bakışaçısı.

• 4 psikomotor gelişim alanının (dil-bilişsel, ince motor, kaba motor, sosyal beceri- özbakım) her hafta beslendiği ve uyarıldığı, 6 ayda bir düzenli olarak gelişim envanterinin uygulandığı sıcak biraraya gelmeler ve oynamalar.

• Oyun grubu birlikteliği 1 saat, haftada bir Cumartesi veya haftaiçi ortaklaşa belirlenen bir gün, her grupta en az 3 en fazla 6 çocukla olacaktır.

• Yaş grupları ise 9- 14 ay, 15- 24 ay, 24-36 ay, 36 ay ve üzeri olarak belirlenmiştir.

• Beklenen kazançlar: Uyum sağlama ve öğrenme becerileri yüksek, sosyalleşmeyi içselleştirmiş bir çocuk, alternatif eğitim metodlarına öncelik tanınan yeni bir anne bakış açısı, kalasik oyuncaklara alternatif doğal ve geri dönüşümle kazanılmış oyuncaklarla keyifli oyun saatleri.

• Her yaş grubu için özel olarak hazırlanan oyun grubu programı alternatif eğitim modellerinden faydalanmaktadır.

• Materyal getirmenize gerek yoktur.

ÇOCUK MERKEZLİ AİLE DANIŞMANLIĞI


GELİŞİM DEĞERLENDİRMESİ

Zeka testleri
Gelişim Geriliği
Öğrenme Güçlüğü
Gecikmiş Konuşma
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Çocukların Gelişim Özellikleri ve Genel Gelişim Değerlendirmesi
Yaygın Gelişimsel Bozukluk ( Otizm, Asperger Sendromu, Reaktif Bağlanma Bozukluğu)

ÇOCUK ODAKLI DANIŞMANLIK

Tuvalet Eğitimi
Uyku Problemleri
Yeme Problemleri
Uyum Problemleri
Davranış Bozuklukları
Çocukluk Çağı Depresyonu
Okul Reddi ve Okul Problemleri
Çocukta Kaygı Bozuklukları ( Alt Islatma, Tırnak Yeme, Parmak Emme, Yalan Söyleme, Öfke Nöbetleri, Saldırganlık, Tikler)

ANNE-BABA ODAKLI DANIŞMANLIK

Kreş Seçimi
Sağlıklı Bağlanma
Ebeveynlik Stilleri
Kardeş Kıskançlığı
Çocukta Yaratıcılık
Sağlıklı Sınır Koyma
Çalışan Anne ve Çocuk
Boşanma Sürecinde Çocuk
Aile İçi İletişim Problemleri
Zeka Gelişiminde Ailenin Rolü
Özgüveni Yüksek Çocuklar Yetiştirmek
Pozitif Disiplin (Ödül ve Ceza Gerçekten Faydalı mı?)

Ve herşey için:
Uzman Psikolog Iraz Toros Suman
iraztoros@yahoo.com


19 Eylül 2010 Pazar

Küçük Şeyler & Ama Neden



Artık Prof. Dr. Üstün Dökmen/ Yaşam Boyu Gelişim Akademisi/ Bahçeşehir Küçük Şeyler Anaokulu' nun psikologuyum..Rüzgar öğrencisi..Ben full time, o part time..Okul çocukların işi biliyorsunuz,çok ciddiye alıyorlar ve Rüzgar 5 gün çalışmak için hala çok küçük..İşte bunu tarihe not düşüyorum kendimce, Rüzgar ucundan okullu artık..

Oyun grubu deniliyor Rüzgar' ın yaş grubuna..Rüzgar tam 26 aylık..Haftanın 5 yarım günü gelebiliyorlar isterlerse, yoğunluk haftanın 3 yarım günü, tam gün kabul edilmiyor..Programlar akademiden geliyor..İçerik zengin, kavram gelişimi ve oyun diyelim özetle..Rüzgar bayılıyor, okula gidiyorum diye koşa koşa çıkıyor evden, ve ben de bayılıyorum!!!Tam istediğim gibi; önüm, arkam, sağım, solum çocuk!!!

Sonra birgün minimum 28 saat olsun istiyorum, kim ilgileniyor bu konuyla? Yazmak istiyorum, okumak istiyorum, battaniye örmek ve film izlemek ama bu arada kocamla en az 4 saat sohbet etmek sonra hergün bir arkadaşım için kek yapıp "ah o eski günler.." diye başlayan cümleler kurmak,sonra da en az 7 saat uyumak istiyorum..

Ve Rüzgar'la diyaloglarımızın gittiği yön çok enteresan, şöyle ki:

Mesela evdeyiz ve durup dururken:
"Kuzey nerede anne(parktaki oyun arkadaşı)?"
"Galiba evindedir tatlım"
"Kuzey' in evi nerede anne?"
"Bilmiyorum ki.."
"Neden bilmiyorsun anne?"
"...."
"Neden susuyorsun anne?"
"Bilmiyorum dedim ya tatlım, susmuyorum"
"Ama neden bilmiyorsun anne?"
"Herşeyi bilemem ki Rüzgar"
"Ama nedeeeennnnn?"
"Sence neden?"
"Neden?"
"Neden?"
"Neden neden dedin anne?"
"......................"

Ya da..

"Acıktın mı Rüzgar?"
"Acıkmadım"
"Tamam o zaman, sen oyna ben acıktım yemek yiyeceğim"
"Ben de acıktım, ben de yicem"
"Gel o zaman, bak sofra hazır"
"Ama ben boya yapmak istiyorum"
"Tamam sen yap.."
"Anneeeeeeeee"
"Efendim?"
"Benimle boya yapppp!"
"Açım ben.."
"Amaaaaaaaaaa nedennnnnnnnnnnnnnnnnnn"

Ya da..

"Anne üstüm pis olmuş(mesela boya) değiştir"
"Tamam gel çıkartalım"
"Çıkartmak istemiyorum"
"Nasıl değiştireceğim?"
"Değiştirme"
"Peki."
"Pis olmuş ama(gözyaşları fışkırmak üzere)
"Hemen yıkarım kurur,tekrar giyersin, hadi çıkart"
"Çıkartamam"
"?!?"
"Temizle"
"Silelim mi?"
"Silme ıslanır"
"?!?(Bu arada iç sesim haydaaaaaaaaaaaa diye çığlık atmakta)
"Anne temizle"
"Gel beraber o sevdiğin tişörtü alalım dolabından"
"Ama nedeennnnnnnnn.."


Yani Rüzgar "ama" ve "neden" in gücünü keşfetti, gözümün taaaaaaaaaaaaaaa içine bakarak konuşuyor, hadi bir sinirlerin bozulsun da sonra gör benimki nasıl bozuluyor der gibi..Sinirlerim bozuluyor mu? Bazen..Bilerek yaptığı anlarda..Rüzgar bunu anlıyor mu..Bazen..Anlasın istediğim anlarda..Zor iş çocuk olmak, anne olmak da..İki yaş sendromu mu bu? Büyümek sendromu..Bana da oluyor bazen..Ama nedeeeennnn dediğim anlar yani..

İşte bu aralar bu kadar..

8 Eylül 2010 Çarşamba

Sakin ve Eylül..

Sözlerimi biriktiremediğim zamanlar bitti gibi geliyor ve bugun sakin kaldım bir an, oysa ne kadar zor, sakin kalmak..

Rüzgar, ben ve kocam yan yana durduk..Rüzgar elma kesti, ben ceviz ayıkladım, taze ceviz, ellerimin boyanacağını dert etmeden, neden etmedim bilmiyorum, aslında ederim, Turgut da ayıkladı, o zaten böyle şeyleri dert etmez, ya da ben dert etmeyim diye dert etmiyor görünür..Neyse..İşte bu çok sakin bir andı..Ohh dedim, çok şükür..Demeyeli ne kadar uzun zaman olmuş..Sakinleşmeyeli..

Bilen biliyor, ki sussunlar, sıkı bir değişiklik yaptım hayatımda, ailecek mutlu olduk, daha da olacağız, zamanı var, söyleyeceğim..



Şimdi ellerimde ceviz boyaları, saçlarıma kına yaktığım zamanlar geldi aklıma,ne kadar masumduk değil mi kızlar, Asum,Sedam,Deryam,Nilayım,Nurum,Burcum ve de Irazım :)Sakindik değil mi, delice merak eder ve denerdik hayatı ama sakindik, deliydik ve sakindik, saçımızı boyayamazdık, kına yakardık, en fazla bu kadar deliydik, ama sakindik işte..

Nehir var aklımda günlerdir, 20 bin lira için konuşmalar,pembe balonlar..Bu para küçücük oysa ki, olması gerekenin yanında..Sırada bu var..



Rüzgar öyle büyüdü ki, gelin de bir görün.."neden" ve "ama" en yakın arkadaşları..

Ne yapıyosun annecim..Yemek yapıyorum tatlım..Ama neden..

Burada ne yazıyor anne..Peride Celal yazıyor tatlım..Ama neden..

Bugün işe gitmiyor musun anne..Gitmiyorum tatlım..Ama neden..

Sanırım hayatın anlamsızlığını kavramak üzere, ama neden deyip duruyor..



Uyduruyor,"a-be-ce diye bağırcam, çiftliğinde Ali babanın" diye bir şarkı tutturuyor sıkça..Tencerelerin hepsini indirip üstlerinde zıplıyor, "ben şimdi parka geldim" diyor..Sonra içlerine eline ne geçerse koyup yemek yapıyor, ikramda kusur yok; çorba, salata, hatta mantı..Bazen de robot yemeği yaptım diyor?!?Bazen hayali bir dondurma yapıyor ve nedense asla bana ikram etmiyor, "Sen yeme babama yaptım" diyor.."Kocaman bir astronot oldum ben" diye süpermen duruşuyla geziyor evde, oysa babasından başka hiçbir süper kahraman tanımıyor henüz..Hayal kuruyor yani, çok heyecanlı değil mi?!? "Kendine ii bak tatlım, güle güle bebeğim, tisikür ederim ve bişi diil" düşmüyor dilinden, nezaketli bir adam oldu yani..

Oyun gruplarım hemen tatil dönüşü başlıyor, heyecanlı mıyım, sevgilimi özlemiş gibi hem de!!!Hazırlıklarımı tamamladım, bekliyorum çocuklarımı..Sanal gruba katılmak için, tık tık..



İyi ki Eylül geldi..Sadece bunun için günlerce sevinebilirim..Melankoli en sevmediğim ruh halidir, buna yormayın, ama ilkbaharın değil sonbaharın gelişi sevindirir beni, kış değil, sadece sonbahar, Eylül de geldim bu dünyaya diye mi..

Bir de bir de, çok şükür :)


*Resimler İpek Kocaaydın' ın sonbahar tabloları..